29 Kasım 2012 Perşembe

kapı(bab)


Geçilmez denilen Bizans'ı geçti, ama bir tahta kapıda tıkandı kaldı.

Sultan Fatih.. Istanbul’u fethinin ardından Vefa semtinde bulunan Ebul Vefa Hazretlerini ziyaret etmek, duasını almak ister.. Dergahın kapısını çalar, görevli genç kapıyı açar, bir bakar kapıda Sultan Fatih, büyük bir sevinçle koşar efendisine haber verir; “efendim” der, “Fatih Sultan Mehmet Han sizi ziyarete gelmişler kapıdalar”. Ebul Vefa Hazretleri şöyle cevap verir, “Söyleyin dönsünler, görüşemeyiz.” Görevli çocuk çok şaşırıyor ve efendisini ilk kez sorguluyor ; “ efendim cihan padişahı,
Istanbulu bizler için alan kıymetli sultanımızı nasıl geri çevireceğiz,
kırılırlar, üzülürler” diyor. Ebul Vefa Hazretleri; “ kırılmaz onlar, derhal
gidin ve buradan ayrılmasını söyleyin.” Görevli
çocuğun eli mahkum, gidiyor ve iletiyor. Rahmetli Fatih’in gözleri
yaşarıyor ve yanındaki görevliye şöyle söylüyor; “ Görüyormusun, Bizansın
surları aşılmaz dediler aştık, AMA BİR  DERVİŞİN TAHTA KAPISINDA KALDIK. Bak
geçemiyoruz, ordu mu getireceğiz? Almıyorlar işte.” Velhasıl, Fatih içeri giremedi
ve gözleri yaşlı bir şekilde geri döndü sarayına. Onlar gidince, görevli de
Ebul Vefa Hazretlerinin yanına geldi ve gördü ki Efendi de ağlıyor. Görevli
çocuk dayanamadı; “ efendim dedi müsade buyurun artık soracağım, ağlayarak
gitti sultan, hiç olmazsa iki dakika oturup bir şerbet ikram edemezmiydik? ”
Ebul Vefa Hazretleri şöyle cevap verdi;  “Oğlum, o eğer buraya bir defa gelir ve bu zevki alırsa, tahtı tacı bırakır ve buradan ayrılmaz. 
O gaza askeridir biz dua askeriyiz, o orada lazım biz burada...
Ben ona git demedim ayrılık olmayan yere randevu verdim. Kavuşmak dediğin sonsuz olandır, o da ahirete mahsustur.” Bunun yanında;  “Bizim burada
dergahımızı görür, manevi halimizi teneffüs ederse korkarım her türlü yardımı bize
yapar ve diğer Müslüman kardeşlerimizi ihmal eder, bu yüzden böyle karar verdim”
der.


Necip Fazıl Kısakürek üstadın, altta paylaştığım mısraları size de bir şeyler ifade etmiyor mu?

Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;
Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.
İçeride bir has oda, yeri samur döşeli;
Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.
Eti zehir, yağı zehir, balı zehir dünyada,
Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez.
Varlık niçin, yokluk nasıl, yaşamak ne, topyekün?
Aklı yele salıverip çıldırmadan geçilmez.
Kayalık boğazlarda yön arayan bir gemi;
Usta kaptan klavuza varılmadan geçilmez.
Ne okudun, ne öğrendin, ne bildinse berhava;
Yer çökmeden, gök iki şak yarılmadan geçilmez.
Geçitlerin, kilitlerin yalnız O'nda şifresi;
İşte, işte o eteğe sarılmadan geçilmez!


N.F.K


        Bu devirde bir  Ebul Vefa Bulmak epey zor... Onun misyonunu
taşıyanlar onun kadar toleranslı değiller, merhametli değiller, güleryüzlü
değiller, affedici değiller..Biz aramakten yine de vazgeçmeyelim, zira "Aramakla bulunmaz lakin bulanlar arayanlardır" demiş eskiler.. Hz.Muhammed
dahi kendi öz kızına mahşerde yardım edemiyorken, bizler kimseye bel
bağlamadan, sorunlarda, sıkıntılarda suçu başka yerlerde arayacağımıza
kendimizi defalarca muhasebe etmeli, gözlerimizi daima içimize çevirmeliyiz...

bu aşk bir bahr-i ummandır
buna hadd ü kenar olmaz
delilim sırr-ı kur’andır
bunu bilene de ar olmaz

süre geldik ezeliden
pirim muhammed ali’den
şerab-ı la-yezaliden
içenlerde humar olmaz

eğer aşık isen yare
sakın aldanma ağyare
düş ibrahim gibi nare
bu gülşende yanar olmaz

kıyamazsan başa ü cana
uzak dur girme meydana
bu meydanda nice başlar
kesilir hiç sorar olmaz

hakk ile hak olanlara
kendi özün bilenlere
dost yolunda ölenlere
kan bahası dinar olmaz.

bak şu mansur’un işine
halkı üşürmüş başına
enel hakk’ın firaşına
düşenlere timar olmaz

seyfullah sözünde mesttir
şeyhinden aldığı desttir

divane-ra kalem nist'dir
ne söylese kanar olmaz.

seyyit seyfullah..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...

Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...