9 Şubat 2012 Perşembe

Söylenecek söz bittiğinde başlar âh...

Yeryüzü kelimeleri acıyı ifadeye yeltenip de yersiz ve yetersiz kaldığında.



Hesaplar artık bu dünyanın terazilerine sığmayıp da


bambaşka bir zamana ve mekâna havale edildiğinde.


Mum tahtaya, can boğaza, bıçak kemiğe dayandığında...


Bu yüzden âh'ın hâli var kelâmı yoktur, makamı var nakli yoktur...


Âh eden âşık'ın niyazla da olsa nazla da olsa iltica ettiği yegâne makam Allah'tır. Âşıkın zikri Allah diye başlar, Allah nidalarının sonundaki âh hecesinin üzerinde kısalır ve derinleşir. Sonunda âh'ın elifi de kalkar ortadan. Bir nefes halinde sadece he vurgusu kalır. Âşık, ünlemini de kaybeder, bir nefesten ibaret kalır. İşte âşıkın bir he nefesinden, bir soluktan, bir çırpınıştan ibaret kaldığı anda âh'tan Hû'ya yol açılır, Hû yangını eğer başlarsa orada başlar...


En az dört elif miktarı çekilen âh, güzel he ile son bulur.


Hû da aynı güzel he ile başlar.


Bir nefeste âh, Hû'ya dönüşür.


Âh'tan Hû'ya geçilir.


He o nefestir.






Hû, Arapça'daki hüve'dir. Hüve O demektir.






Ene: Ben. Ente: Sen. Hüve: O.






Ben ve sen, ayrılığı işaret eder, Fark Makamı.


Ama hüve, Cem Makamıdır. Orada sen ve ben, ayrılık gayrilik kalkar ortadan.


Bir tek O kalır. Bu yüzden âh fark makamı ama Hû cem makamı, tecelli anıdır.


Âşık orada geçebilmişse eğer âh'tan Hû'ya geçmiştir.


Yağından sonra, bizatihi kendini yakarak ışık saçan kandil de tükenmiştir...


Büyük âh yangınlarının sonunda bu yüzden daima Hû vardır.


Eğer âh, Hû'ya bağlanırsa âşık bu defa düştüğü yerden kalkar.


Bittiği yerden başlar. Öldüğü yerden doğar. Dönüp geri bakmaz bile artık.


Baksa bile gördüğü, bıraktığı değildir. Çünkü kendisi de o eski o değildir.


Bu öyle bir 40. kapıdır ki onun ardında bir Hû nefesi bütün âh'lara bedeldir.






Âh'tan Hû'ya geçemeyen âşıklara gelince.


Onlar arafta dolaşan ruhlar gibi âh'tan geçmiş ama Hû'ya da varamamışlardır. Onlardan geriye bir kuru âh kalmıştır.


Bir de bir teselli: Bu da geçer ya Hû!


Diyor ya şâir: Âh efendim bir bilsen hâlimi.


Bir de. Bütün mezar taşlarında istisnasız ya Âh ölüm ya da Hüvelbâki vardır...






Nazan Bekiroğlu

1 yorum:

Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...

Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...