25 Eylül 2011 Pazar

para

Ey Para Ruhumu Batırma!



admin Para ile imtihan olmak zordur. Onunla imtihan olup kazanmak da büyük bir babayiğitliktir.






Bu konuya parmak basan Hz. Ömer bir keresinde şöyle demiştir:






“Kişinin namazda inleyip durması sizi aldatmasın! Siz onun parasını nasıl değerlendirdiğine, parasıyla olan imtihanına bakın”






Benzeri bir gerçeğe işaret eden şu hadiseyi de şöyledir:






Yunan filozof ve ahlakçısı Sokrat’ın hayranı olan zengin bir tüccar, bütün serveti olan bir çuval altını bu filozofa bağışlamıştı. Sokrat da tüccarın ölümünden sonra, onun vasiyeti gereği bir çuval altını almıştı. Ama bu bir çuval altını bir kayığa yükletip, denizin ortasına teker teker atmıştı. Atarken de ağzından şu hikmetli sözler dökülüyordu:






“Ey para! İşte seni batırıyorum ki, benim ruhumu batırmayasın”






Haram mal bir getirir, üç götürür.






Mevlânâ Hazretleri ambarın içinde fareler varken buğday toplamanın gülünç olacağını söyler. Temelinde kötü niyet, yanlış yol bulunan biriktirmeler hayırla sonuçlanmaz. Ehl-i insaf insan kazancına dikkat eder. “Nereden gelirse gelsin, yeter ki gelsin!” demez. Helal kazanmak için kılı kırk yarar. O hassas insanların toprağına da bereket yağar.






Mevlânâ Hazretleri, “Önce fareyi def et sonra buğday topla” buyurur. Fareler ambarın içine kadar girmişse buğday toplamak gülünçtür. Bundandır ki her biriktirme artmayı sağlamaz. Temelinde kötü niyet, yanlış yol bulunan biriktirmeler hayırla sonuçlanmaz.






Ehl-i insaf, nereden nasıl gelirse gelsin, yeter ki gelsin, demez. Gelecekse hayırla, güzellikle gelsin, der.


Haram mal bir getirir, üç götürür.


Gafil adam bilmez ki şu ambarına doldurup durdukları bereketsizlik sebebidir. Üstelik var olan iyiliklerini de tüketip gider. Sanır ki bir + üç + beş = dokuz eder. Bilmez ki buz, ateşi görünce eriyip gider.






Behlül Dana Hazretleri, Harun Reşit’ten bir görev ister. Harun Reşit, ona çarşı-pazar ağalığını (denetimini) verir.






Behlül, hemen işe koyulur. İlk önce bir fırını denetler. Ekmekleri tartar, bütün ekmeklerin gramajı eksik çıkar.






Fırın sahibine sorar: “Durumun nasıl, geçinebiliyor musun?”






Fırıncı, bir dokun, bin ah işit, cinsinden. Sıkıntılarını anlatmaya başlar, bir türlü geçinemiyor, iki yakası bir araya gelmiyormuş.






Behlül bir şey demeden fırından ayrılır. Bir başka fırına geçer. Orada da ekmekleri tartar, bütün ekmeklerin gramajı ya tamam ya da bir miktar fazla. Fırıncıya sorar, “Geçimin nasıl, hâlinden memnun musun?”






Hamd olsun her şey yolunda, der fırıncı. Güzel güzel geçinip gidiyoruz.






Behlül başka bir yere uğramadan Harun Reşit’e gider ve ondan yeni bir görev ister.






Padişah, “Ne çabuk bıktın verdiğimiz görevden.” diye sorar.






Behlül izah eder: Efendim, çarşı pazar kendi ağalığını kurmuş, herkes kendi yolunu kendisi seçmiş, seçtiği yola göre de cezasını, mükâfatını görüyor. Bana ihtiyaç kalmamış.






iktibas






2 yorum:

  1. Bir atasözü de şöyle der " Değil mi ki bağın var, yüreğinde dağın var"

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar,
    Para el kiridir.
    Selam ve dualarımla Allah'a emanet olun.

    YanıtlaSil

Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...

Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...