8 Aralık 2010 Çarşamba

İhmal Ettiğimiz Bir Güzellik : Akrabalık







İnsan tek başına yaşayamaz. İnsanlarla münasebet, hayata mânâ ve güzellik katar. Bunun için insan hayatının çok mühim yönlerinden biri, insanlarla kurulan yakınlıklar ve bunlara yüklenen mânâlardır. Yakınlık kurmak, insanî duygulardandır. Akrabalık milletlerarası münasebetlerde de aranan bir mefhumdur. Akrabalık, dilimizdeki "akraba gibi olmak", "akrabadan sayılmak", "akrabadan öte" deyimlerinde görüldüğü gibi, beşerî isteklerle ortaya çıkan ve arzu edilen bir durumdur.






Akrabalık, doğuştan veya sonradan kazanılmıştır. Akrabalar bir yönüyle kaderin yakın kıldıklarıdır. Zira kan akrabalarını kimse kendisi seçmez. Akrabalar genetik açıdan birbirine benzer. Bilinen kan akrabalığına hısımlık ve süt yoluyla eklenen akrabalıklar da katılır. Evlenme ile başlayan hısımlık, çocukların olması ile kan akrabalığına dönüşür. Çocuklar sebebiyle taraflar arasında kan bağı, başka bir deyişle genetik bağ oluşur. Şaşırtıcıdır ki, yapılan araştırmalarda, insanların evlenirken kendilerine benzer genetik özellikler taşıyan kişileri eş olarak seçtikleri anlaşılmıştır. Sanki görünmez bir el insanı bu yönde sevk etmektedir. Süt akrabalığı ve evlât edinme durumları da akrabalık sınıflandırmasında önemli bir yere sahiptir.


Hukukî ve genetik bakımdan değilse bile, sosyal münasebetler yönünden Anadolu kültüründeki musahiplik, kirvelik, ahretlik, ad babalığı, sağdıçlık gibi durumları da akrabalığa eklemek gerekir. Hayatın başından itibaren elde edilen her yakınlık, yeni kazançları ve mesuliyetleri de beraberinde getirir.






Akrabalar, insanın ilk tanıdığı, sevdiği, insanî münasebetlerini geliştirdiği, şirin ve sıcak bakışlardan oluşan çevresidir. Onların varlığı insana moral destek sağlar. Bu ilk münasebetler müsbet ve menfî yönleriyle neredeyse ömür boyu sürecek alışkanlıkların ve insanlarla münasebetlerin temel kriterini teşkil eder.






Öfkelenilen kişilerin çoğunlukla, akraba gibi yakın münasebet içinde bulunulan kişiler olduğu belirlenmiştir ki, bu da öfkenin sevgiyle irtibatlı olduğunu düşündürmektedir.






Bir gençten beklenilenler arasında, ailesine ve akrabasına faydalı olması vardır. Yapılan hayırlı işlerin yakınlara da faydası dokunur. Aksine serseri olan bir kişi, öncelikle akrabalarına zarar verir. Vatanına ve milletine faydalı olan biriyle önce akrabası iftihar eder. En çok görüşülmek istenenlerin başında akrabalar gelir. Tecritte, yalnızlıkta, hastalıkta yahut gurbette akrabanın yüzü, şefkati ve ilgisi aranır.






İnsanın iyilik yapması güzeldir, önce akrabaya iyilik yapılırsa daha güzeldir. İnsanın hürmetkâr ve merhametli olması güzeldir, önce akraba içindeki aceze, hastalara, ihtiyarlara hürmet ve merhamet edilmesi daha güzeldir. Hastanın halinin sorulup ziyaret edilmesi güzeldir, ziyaret edilen hasta akraba ise daha güzeldir. Akraba münasebetleri, aynı soydan gelenlerin âdeta yeniden birbirini keşfidir. Bu ilişkilerin sosyal, ekonomik, psikolojik, dinî ve beşerî yönleri vardır.






Akrabalık münasebetlerinin psiko-sosyal yönü


Çocuklar, aile ve akrabalık münasebetlerinden büyük ölçüde etkilenir. İnsanın sevinç ve üzüntülerinin kaynağı, çoğunlukla aile ve akrabalarıyla ilgilidir. İnsanın sosyal tecritten kurtulmasının en kolay ve tabii yollarından biri, akrabalarla irtibatın koparılmamasıdır.






Sosyal hayatın temeli, akrabalar arasındaki sıcak münasebetlerin varlığıdır. İçtimaî yönden akrabalık bağlarının gücü, millet olmanın ve sağlam karakterlerin geliştirilmesinin teminatıdır.






Yaşlılıkta akraba ve tanıdıklarla yakın münasebeti devam ettirme çok daha önemlidir. Hayatın bu döneminde yalnız kalan bir kişinin kendisini yönetmesi zor olabilir. Bu zorluk karşısında yaşlı kişi, günlük faaliyetlerini mümkün olduğunca devam ettirmek için akrabalarından yardım alabilir.










Kültürümüzde akrabalık


Evlenme ve akrabalık münasebetleri aynı zamanda kültürel davranışlardır, kültürden kültüre farklılık gösterir. Toplumun aile yapısı, akrabalık münasebetlerinin tarzını belirler. Ailenin ataerkil, anaerkil, kolektif, demokrat, geniş veya çekirdek olması, akrabalık münasebetlerine kültür boyutunda tesir eden önemli unsurlardır.






Kültürümüzde kan akrabaları (hala, dayı, teyze ve amca gibi) dışındaki akrabalara verilen adlar geniş bir yer tutar ki, bu Batı ülkelerinde oldukça sınırlıdır: Kayınpeder (kâim peder), kayınana (kâim ana), kayınbirader (kâim birader), (kâim; bir şeyin yerine geçen demektir, baba yerine geçen, anne yerine geçen mânâsına dilimizde kayın şeklini almıştır) yenge, gelin, elti, görümce, bacanak, enişte vs.






Geleneğimizde dinden beslenen akrabalık münasebetleri, derin mânâlar ve davranış modelleri ihtiva etmektedir. Bu münasebetler başlıklar halinde şöyle sıralanabilir:






-Yardımlaşma, dayanışma, iş, gâye birliği,






-Psikolojik, ekonomik, içtimaî hakların korunması,






-Statü ve roller açısından hiyerarşik sıralanma,






-Telkin ve tavsiye mekanizması,






-Ferdî hataların akrabaya mal edilmesine karşı sosyal kontrol sistemi,






-İyi ve kötü günleri paylaşmak,






-Akraba grubuna ait önemli bilgi ve hatıraları gelecek nesillere aktarmak,






-Üyeler arasında içtimaî emniyet mekanizmasının tesisi...














Sıla-i rahim


Sıla-i rahim; akrabaya yaklaşmak, onları arayıp sormak ve ziyaret etmek, elinden geldiğince onlara yardımcı olmak mânâlarında kullanılmaktadır. Dinimizin üzerinde ısrarla durduğu konulardan biri sıla-i rahimdir ki, akrabayla ilgiyi kesmemeyi, hürmetkâr olmayı, maddî-mânevî her çeşit yardımda bulunmayı, onlara şefkat ve merhamet göstermeyi, yakın-uzak akrabanın her bir ferdine samimi sevgi beslemeyi ve güler yüz göstermeyi içine alır. Efendimiz (sas)'in bu hususla ilgili hadisleri: "Allah'a ibadet edin, akrabaya iyi davranın.", "Allah'a ve Ahiret gününe iman eden kimse akrabasını gözetsin.", "Hısım ve akraba ile ilgiyi kesenler cennete giremez.", "Karşılık olsun diye yakınlarını ziyaret eden kimse gerçekten görüp gözeten değildir; asıl ziyaretçi, kendisiyle temas kesildiği halde münasebetini kesmeyip sürdüren kimsedir." şeklinde sıralanabilir.






Peygamberimiz (sas) hakkı tebliğine karşılık, akrabasına meveddeti (sevgiyi) istemiştir. Nitekim kendisinin (sas) de uzak akrabalarına bile gösterdiği hürmet ve merhamet, bizim için önemli bir ölçüdür. Akrabalar arası münasebeti kesme, dinen fâsık sayılan kimselerin özelliklerinden biri olarak sayılmaktadır.






Şehirleşme ve akraba yardımlaşması


Şehirleşme ve şehre göç ile birlikte köylerde hayat tarzı değişimi meydana gelmekte, ayrıca aile yapısının, fonksiyonlarının ve akrabalık bağlarının çözülmesi gibi neticeler ortaya çıkmaktadır. "Şehirleşme akrabalık bağlarını zayıflatıyor." iddiası, bizim toplumumuz için fazla geçerli değildir. Aksine şehirleşmenin toplumumuzda akrabalık münasebetlerinin canlanmasına vesile olduğu söylenebilir. Şehre göç edenlerin genellikle akrabalarına yakın yerlere yerleşmeleri, şehir hayatında karşılaştıkları problemlerin çözümünde, geleneksel yardımlaşma ve dayanışma yoluyla birbirlerine destek sağlamaktadır. Böylece yabancılaşma, suçluluk, alkolizm gibi menfî durumlar kısmen engellenmektedir. Buna karşılık, bu iç dayanışma daha geniş çevrelerle karşılıklı münasebetleri azalttığından, hakiki mânâda şehirleşme gecikmektedir. Ayrıca şehirde ev sahibi olan köylüler, evlerini ve akrabalarını ziyaret için şehre gitmektedir. Bu bilgiler ışığında, aslında akrabalık bağlarındaki çözülmeden değil, akrabalık münasebetlerindeki farklılaşmadan söz etmek daha uygundur.






Bugün şehirlerde iş bulmak hemşehri ve akraba grubuna dahil olmakla daha kolaylaşmakta şehirlere taşınan kişilerin çoğunluğu (% 60) işlerini bu şekilde bulmaktadır. Bu sosyal dayanışma, şehirdeki ekonomik mekâna girebilme ve bu mekânda tutunabilme konusunda göç edenlere sahip çıkabilecek ve onları yönlendirecek içtimaî müesseselerin yokluğundan veya yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.






Bir araştırmaya göre, gençlerin üçte ikisinin üniversite giriş imtihanında ilk üç tercih arasında iş bulabilecekleri alanları yazdıkları dikkati çekmekte, bunların da büyük çoğunluğu bir meslek veya işte çalışmanın dost ve akraba ile mümkün olabileceğine inanmaktadır.






Şehirde çalışmak durumunda kalan annenin, çocuğuna bakma vazifesinin genellikle anneanne veya babaanne tarafından üslenilmesi, münasebetlere başka bir yön kazandırmıştır. Şehre göç, kendini yalnız hisseden ferdin, akrabalarını özlemesini sağlamakta, önceden farkına varmadığı sevgilerin ortaya çıkmasına vesile olmaktadır.






Netice


Kısacası, "Değer verdiğimiz münasebet kalıplarını nasıl sürdürebiliriz ve yenilerini nasıl kurabiliriz?" sorusuna cevap aramaya aile ve akrabadan başlamalıyız. Ne mutlu akrabasına karşı iyi muamelede bulunanlara ve onları unutmayıp hal ve hatırlarını soranlara


1 yorum:

  1. Kültürümüzde kan akrabaları (hala, dayı, teyze ve amca gibi) dışındaki akrabalara verilen adlar geniş bir yer tutar ki, bu Batı ülkelerinde oldukça sınırlıdır: Kayınpeder (kâim peder), kayınana (kâim ana), kayınbirader (kâim birader), (kâim; bir şeyin yerine geçen demektir, baba yerine geçen, anne yerine geçen mânâsına dilimizde kayın şeklini almıştır) yenge, gelin, elti, görümce, bacanak, enişte vs.

    YanıtlaSil

Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...

Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...