17 Nisan 2012 Salı

İçimizdeki vahşi şöhret, servet, şehvet atları...

Prof. Dr. Nevzat Tarhan dizilerde dejenere olan değerleri ve bunların aile yapılarımıza etkisinine dikkat çekti.







Tarhan’a göre ‘İçimizdeki vahşi şöhret, servet, şehvet atlarını ehlileştiremezsek ömrümüzün sonunda mezar taşımıza iyi şeyleryazdıramadan geçip gideriz. Eğer insan akıllı ise yaptığı işin sonunu düşünür.’






Artık şöhret, servet, aşk, eğlence ve makam sevgisinin sadece bireysel egolara yönelik olduğu biliniyor. Bunlar somut zevklerdir ve somut zevk tutkulularının yalnızlaştığı ve mutsuz olduğu anlaşıldı. Eğer bu duygulara karşı insan harekete geçmezse, bu duygular insana karşı harekete geçiyor, o kişiyi büyülüyor ve esir alıyor. Bu zevklerin hiçbiri uzun vadeli, kalıcı ve tatmin edici değil. Somut zevkler anlık mutluluk veriyor.






Bu duyguların büyüsüne kapılmadan doğru durabilmek modern yaşamda çok zorlaştı. “Nasıl yaşarsam mutlu olurum” sorusuna kolay bir cevap yok. İnsan eğer yüksek ideallere sahipse, somut zevklerin insanı test eden ve sınayan engeller ve tuzaklar olduğunu görebilir. En iyi ve en güzel şeylerin en yakınımızdaki şeyler olduğu ve bunları doya doya yaşamanı zevkini almayı çoğu kez kaçırdığımızı artık keşfetmeliydik.






Soluduğumuz hava, gözlerimizdeki ışık, doğru yaşamanın iç huzuru, sahip olduğumuz küçük şeylerden zevk alabilmek, hayal gücümüzü çalıştırarak zihnimizi eğiterek yüksek amacımız için çalışmak, sıradan ve rutin işleri zevkle yapabilmek, eş ve yakınlarımızla mutlu olmanın yollarını bulmak, en önemli konular olmalıydı. Ancak biz bütün sıradan zevkleri değersizleştirip, sahte ve geçici ancak cazip zevklerle kendimizi kolaycılığa kaptırıyorduk.






Hayatın derin anlamlarını anlamak için ölümle, krizle karşılaşmak da gerekebilir. Çoğu zaman insan en dibe vurduğunda kişiliğinin en güçlü yönü ile karşılaşır. Aksilikler içinde görünmeyen lütufları görerek bedeni acı çekerken ruhu keyif alabilir. O halde hayatımızdaki olaylar bizi değil, biz olayları kontrol etmeliyiz. Bunun için zevk tuzaklarına hazırlıklı olmalıyız. Hayatta dibe vurmadan önce “masa, kasa, nisa (karşı cins)” zevklerinin doruklarına çıkabilir sonra da tepe aşağı gidebiliriz.






İçimizdeki vahşi şöhret, servet, şehvet atlarını ehlileştiremezsek ömrümüzün sonunda mezar taşımıza iyi şeyler yazdıramadan geçip gideriz. Eğer insan akıllı ise yaptığı işin sonunu düşünür. Kişisel ve aile kültürümüzü etkileyen sevgi ve değerlilik hiyerarşimizi bozan bu dizilere rağbet etmemek birey olarak görevimiz.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...

Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...