6 Kasım 2010 Cumartesi

İNSANLAR VE FIRINLAR(porselenin hikayesi)

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Balta Sesleri Evin İçinden Geliyordu…..-











-














Bernard Palissy söylenildiğine göre, Fransa’nın güneyindeki Agen kasabasında 1510 yılında doğmuştur. Sonradan fakir çocukluk yıllarını şu cümle ile anlatmıştır:‘Benim, herkese açık olan gökyüzünden başka hiçbir kitabım yoktu.”Önce cam boyamayı sonra okuma yazmayı öğrendi. 18 yaşında acaba bana göre bir yer var mıdır diyerek baba evinden ayrıldı. Fransa ve Almanya’nın birçok yerlerini dolaştı. Evlendi ve Saintes kasabasına yerleşti. Burada renkli cam yapmakla ve arazi ölçmekle uğraştı. Daha çok para kazanabilmek için topraktan yapılmış çanak çömlek gibi şeyleri boyamak ve cilalamak işine girişti. Halbuki daha bunların nasıl fırınlandığını bile görmemişti. Fakat müthiş meraklı, sabırlı ve azimliydi. Luca Della Rabbia’nın zarif bir İtalyan fincanı, onu derin bir düşünceye sevketti. O yıllarda İtalya’ya kadar gidip fincan cilası hakkında bilgi edinmesi, onun için imkansızdı. Bunu kendisi yapacaktı. İlk tecrübesi başarısızlıkla sona erdi. Bir sürü çanak çömlek ziyan olmuştu. Eşi de böyle çanak çömlek kırıp fırınlamasına karşı çıkmıştı. Bu ağır masrafı olan bir işti. Fakat Palissy tecrübelerine devam etti. Yaptığı ilk fırın küçüktü. Evinin bahçesinde yeni bir fırın yaptı. Artık daha çok odun yakıyor, daha çok kimyevi madde üretiyor, daha çok çanak çömlek parçalıyor, daha çok zaman harcıyordu. Nihayet iyice yoksul düştü. Yakacak fiyatları öyle yükselmişti ki tecrübelerini kendi fırınında yapamayacak bir hale gelmişti. Ãœç dörtyüz parçaya ayırdığı çömlekleri kimyevi maddelere batırıyor birbuçuk saat uzaklıktaki bir tuğla ocağına götürüp fırınlıyordu. Fakat her tecrübesi boşa gidiyordu. Arazi ölçme işine dönüp kazandığı para ile yeniden çalışmalarına başladı. Ãœç düzine toprak saksı alıp parçaladı. Yine değişik kimyevi maddelere batırdı ve bir cam fırınında fırınlandı. Bu seferde kimyevi maddeler erimişti. Beyaz cilayı da bir türlü bulamıyordu. Böyle tam iki yıl çalıştı. Yine parası bitmişti. Bu sefer daha değişik kimyevi maddeler ve daha çok çömlek parçası kullanarak bir tecrübe daha yaptı. Fırının başında tam dört saat sıkılmadan bekledi. Fırın açıldı. Yüzlerce parçadan sadece birisi üzerindeki madde pişmişti. Pırıl pırıl parlıyordu. Koşarak evine gitti ve parçayı karısına gösterdi. O hem karısı hem de zavallı karısı için zavallı bir deliydi. Herşeye rağmen o tek parça ile morali düzelen Polissy, evinin yakınında bir fırın daha yaptı. Bu fırının yapımı yedi ay sürdü. Bir hayli odunu biriktirmişti. Sonunda fırını ateşledi ve parçaları sürdü. Bütün gün fırının başında oturuyor ve devamlı odun atıyordu. Gece oldu. Fakat mine bir türlü pişmiyordu. Palissy gece boyunca fırına odun atmayı sürdürdü. İkinic gün de geçtiğinde O, perişan bir durumda yine fırının başındaydı. Polissy tam altı gün altı gece fırının başında yarı baygın bir şekilde bekledi. Tanınmayacak bir hale gelmişti. Ne yazık ki bu tecrübe başarısızlıkla sonuçlandı. -






- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - *- *- *- *- *- *- *- - *- *- - - - - - - - - - - - - -






Fakat iki hafta boyunca para arayan Polissy işte yine fırının karşısındaydı ve çoktan ateşlenmişti. Fırın kızışıyor, ateş harıl harıl yanıyor fakat çömlek parçalarının üzerine sürdüğü kimyevi maddeler pişmiyordu. Bir müddet sonra odunların azalmaya başladığını gördü. Herşey yine boşa mı gidecekti? Sıcaklık devam ettirilmeliydi. İlk önce bahçenin tahta perdelerine koştu. Hepsini kırıp kırıp fırına attı. Fakat bir türlü olmuyordu. Fırının en yüksek sıcaklıkta kalması için on dakika daha yanması yetecekti. Bu sefer balta sesleri evin içinden geliyordu. Raflar sökülüyor, masalar kırılıyor, iskemleler parçalanıyordu. Karısıyla çocukları evden fırlayıp babalarının iyice çıldırdığını haber vermek için koşuyorlardı. Aç kalmış, haftalarını uykusuz geçirmiş, artık ayakta duramayacak bir hale gelmiş bu adam, fırının karşısında zafer hisleri ile doluyordu. Çünkü mine, son yakılan eşya ile birlikte pişmişti. Çömlek parçaları parıl parıl parlıyordu!Polissy sonraki tecrübeleri için elbiselerini de sattı. Buna rağmen fırından bozuk çıkmış bazı ürünleri almak isteyenler olduğu halde satmıyordu. ‘Bozuk mal satarak şerefimi zedeleyemem” diyor başka bir şey demiyordu. Halbuki baldırları eridiğinden çorapları ayakkabısının üzerine düşüyordu. - - - - - - - - -






- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - * * * * * * * * * *- - Polissy, ilk tecrübelerinden 18 yıl sonra kesin zaferini kazandı. Artık bu işin uzmanıydı. Dahası önde gelen uzmanlarından biriydi.18 yıl boyunca ısrarla kendisine ‘Porselenci” demeyen bu adam 18 yıl sonunda ‘Evet” diyordu: ‘Ben Porselenciyim”. Onun yaptığı süs eşyaları şimdi akıl almaz fiyatlara müşteri bulmaktadır. Tecrübeleri esnasında yaşadıklarını kendisi şöyle anlatıyor:‘Asla ümidimi kesmedim. Yoluma erkekçe devam ettim. En neşesiz olduğum anlarda bile misafirlerime neşeli göründüm. Çektiğim en büyük ıstırap ailemin benimle alay edişiydi. İnşa ettiğim fırınların üstü açıktı. Bunlarla uğraşırken yıllar boyu rüzgarlara ve yağmurlara maruz kalıyordum. Etrafımda miyavlayan kedilerle havlayan köpeklerden başka tek bir dostum yoktu. Ne yardımcım ne de beni teselli edecek biri vardı. Bazen fırtına öyle şiddetli olurdu ki fırını terk ederek eve sığınmaya mecbur olurdum. Yağmurdan sırılsıklam olmuş bir halde gece yarısı veya şafak sökerken uyumak için içeri girdiğim zaman karanlıkta bir sarhoş gibi sağa ola sendelerdim. Fakat heyhat ev benim için sığınak olmaktan çok uzaktı. Ãœstbaş ıslak bir durumda odaya girdiğim zaman birincisinden daha acı bir işkence ile karşılaşıyordum. Acaba nasıl yaşayabilmişim?-






Polissy, şöhretini ve sanatının zirvelerindeyken mezhep kavgalarına karışıp hapsedildi. Fransa Kralı III. Henry bizzat hapishaneye giderek ona şöyle dedi;‘Mezhebine bağlılığını her zaman hoş gördük. Fakat şimdi gerek Guise Partisi gerekse milletim tarafından o derece sıkıştırılıyorum ki seni düşmanlara terketmeye mecbur kaldım. Yarın mezhebinden dönmeyecek olursan, yakılacaksın!”Polissy’nin cevabı şuydu:‘Haşmetli Kralım! Allah için hayatımı fedaya hazırım. Bana acıdığınızı birçok kereler söylediniz. şimdi ‘mecbur kaldım” dediğiniz için ben size acıyorum. Bu sözler bir Kral’ın ağzına yakışmıyor. Siz de, sizi mecbur eden Guisardlar da sizin milletiniz de beni yolumdan alıkoyamazsınız. Çünkü ben ölmesini bilirim.!“Polissy yakılmadı. Bir yıl zindanda yattıktan sonra Bastille Hapishanesinde öldü. Kahramanca bir çalışma, hayret veren bir dayanma gücü, eşsiz bir fedakarlık ve ısrar, asil bir fazilet örnekleri ile dolu bir hayat böyle son buldu. -






Fırının karşısında kahramanca durmayı bilenler, kralın karşısında da kahramanca durmayı bilirler.-






Fırınlarınızı- yakın,Karşısına geçin,Ve……Masaları sandalyeleri kırmaya hazır olun.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...

Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...