21 Kasım 2013 Perşembe

yalan rüzgarı

21 kasım 2013

Yalan Rüzgarı

Hiçbir zaman gerçeklerle buluşmadık!
Birçok engel önümüze çıkarıldı!
Laikliğin ölmez savunucuları MEDYADA başköşeleri tutup mangalda kül bırakmazken koskoca halk kandırılıyordu!
MEDYA bu nedenle vardı zaten! BÜYÜK YALANLARI kılıfına uydurup kadifelere sarılmış manşetlerle rotayı saptırmak için!
Darbelerin, cuntaların, ekonomik krizlerin arkasındaki rollerine girecek değilim!
Yazıldı, çizildi!
Hoş daha asıl görevleri ortaya çıkmış değil...
Ama DERİN UYKUYU hiç fark etmedik!
Devletin ayağını bağlayan, özgürlüğü bitiren, istikametini şaşırtan tarihi gerçeklerle yüzleşmek yerine medya yalanlarıyla yıllarımızı geçirdik!
Bu nedenle Türkiye gibi ÖZEL ülkelerde herkes gazete-televizyon patronu olamazdı! Paran da olsa olamazdı! DOLARIN geçmediği ender alanlardan biriydi MEDYA!
Sinemayla, diziyle, modayla, MTV ile, albümlerle, kılık-kıyafetle, Bugün Ne Giysem'le, paparazzi flaşlarıyla oyalanırken gerçek fotoğrafı hiç göstermediler!
Okullarda çocuklarımıza PARA öğretilmedi!
Paranın nelere kadir olduğu, her kapıyı nasıl açtığı, iktidarların nasıl düşürüldüğü hiç anlatılmadı! Parayla ilişkimiz DOLAR çıkacak mı, EURO fırlayacak mı, borsa çökecek mi çerçevesinde kaldı! Koca koca profesörler de ekranlardan sadece bunları aktardı!
Banker NOTU demek olan BANKNOT'un ne anlama geldiği pas geçildi!
Mesela Fransız DEVRİMİ bir MASON ihtilaliydi! SARAYA MAHKUM edilen Museviler BANKER olarak önce Avrupa'ya, ardından dünyaya yayıldı! Saraya yerleşen Museviler parayı yönetmekle ünlüydü! Dışa açılım gerçekleşince dünya ellerinde oyuncak oldu!
Goldschmidt, Oppenheimer, Seligmann gibi çok önemli hanedanlarının kurduğu finans imparatorlukları bu dönemde doğdu. Bu finans imparatorluklarının en ünlüsü ve kuşkusuz en önemlisi ise Rothschildler'di... Ve bu aileler Osmanlı'yı BORÇ vererek çöktüren ailelerdi!
Bunların ortaya çıkmasıyla İMPARATORLUKLAR çöktü! Herkes yeni bir dönemin başladığını düşündü! Elbette yeni bir dönem başlıyordu! Artık SARAYLARDA krallar, kraliçeler oturmuyor, BARONLAR yani bu ailelerin mensupları oturuyordu! Ve oturdukları yerlerin bizim oturduğumuz yerlerle hiçbir ilgisi yoktu! Bizim saraylarımızı aratmayacak zenginlikte yerlerdi!
Merak edenler araştırsın!
Waddesdon, Halton, Mentmore, De Haar, Ferrieres ŞATOLARINA baksın!
Dünyayı yönetmek için savaşların, krizlerin ölümlerin, felaketlerin arkasında kimlerin olduğunu çok rahat görebilirler!
Ama MEDYA bunların elinde olduğu için göremedik! Film şirketleri bunların parasıyla döndüğü için gerçekle buluşamadık!
Rothschild ailesinin ARMASIYLA İngiliz Kraliyet ailesinin ARMASININ neredeyse birebir benzediğini gözden kaçırdık!
Neyse; bizler Hollywood yıldızlarının kimlerle çıktığını, bizim starlarımızın nerede nasıl eğlendiğiyle ilgilenip derin uykuda olmaya devam edelim... Bakın!
Arasıra İngiltere Kraliçesi bazı TÜRKLER'e nişan verir! Hele bazılarını hiç tanımayız!
Kimdir bilmeyiz! Nasıl bir önemi vardır anlamayız! Ama verirler!
Doğan Tugay, Teoman Sırrı, İbrahim Dellal, Hüseyin Çağlayan, Sükan Alkın, Fatih Yegül, Burhan Ali Aydar...
Ben bu isimleri hiç tanımam! Ama Kraliçe tanıyor ki ödüle, nişana layık görüyor!
Bunların dışında çok önemli iş adamlarımız vardır ÖDÜL alan!
Hatta geçtiğimiz aylarda çok önemli bir BANKANIN başındaki HANIMEFENDİ
Britanya İmparatorluğu Onursal Mükemmeliyet Önderliği (Commander of the Most Excellent Order of the British Empire) ödülüne layık görüldü!
Ne yaptı da bu ödülü aldı bilemiyorum! İngiltere'yi ilgilendiren ne yapmak gerekiyor bu ödülü almak için, onu da bilmiyorum!
Ama birileri bizim bilmediğimiz hizmetleri yapıyor ve karışlığını Londra'dan alıyordu!
Hanımefendi'nin NİŞAN töreninde konuşan İngiliz Büyükelçi "Birleşik Krallık ve Türkiye ilişkilerine sıra dışı bir kişisel katkı sundu" diyordu!
İşte benim de sizler gibi gözden kaçırdığım ayrıntı buydu! SIRADIŞI katkıları bizler göremiyor ve atlıyorduk! Çünkü bankanın bir ortağı vardı, o da AMERİKA'da çok büyük bankalardan biriydi!
Amerikan ortağı olan bir bankanın tepesindeki isme neden KRALİÇE ödül veriyordu!
Arada nasıl bir ilişki vardı?
Atladığımız ayrıntı neydi?
Hep yazdığım gibi Londra, New York ile Tel Aviv arasında köprüydü! Merkez Buckingham Sarayı'ydı! BARONLAR sayesinde Avrupa'yı da içine alan bir AĞ vardı!
Bizler O Ses Türkiye'yi izlerken gerçek SESİ kaçırıyorduk!
O ses gerçekte Türk değildi!
Hiç de olmadı zaten!

NOT: Bir dostum dün mesaj atıp Lozan'a gayrı resmi bir şekilde katılan HAHAM Haim Nahum'la ilgili ilginç iddialarda bulundu: O, Theodor Herzl'in ekibindendi! Lozan tercümanlarının yemeklerine müshil ve ateş kapsülleri koydu! Adam yokluğu bahanesiyle kendisini tercüman kabul ettirdi. Celselere katıldı.
Hem sırların dışarıya sızmasını sağladı, hem de İngiliz himayesinde İsrail'in kurulmasını temin etti.
Rıza Nur itiraz etti ama nafile, başkaca dil bilen adam yoktu... Düşünün bakalım! Ya doğruysa!
 — Basri Altunsoy ile birlikte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...

Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...