23 Aralık 2013 Pazartesi

Üstad Kadir Mısıroğlu - Gülen de Cemaati de Bitmiştir

mehmet ali bulut

Mehmet Ali Bulut
Riccardione, Tapınakçı bir şövalyedir. Görevlendirildiği her yerde son darbeyi vurmak üzere tasarlanmış bir tiptir. Türkiye'ye ilk geldiği zaman onun bu yönüne dikkat çeken çok yazılar yazıldı. Ben de yazdım.
En büyük özelliği istihbaratı ve yerel güçleri iyi kullanmasıdır. Her işe burnunu sokar ama hiç mesul tutamazsınız. Çünkü profesyoneldir. Her meseleden, ak kaşık gibi çıkar. Amerika'nın Lavrens'idir…
Bu adamın, son birkaç yıllık ziyaret ve söylemlerine ve eylemlerine dikkat ederseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Daha önce görev yaptıkları yerlere de iyi bakmak gerekir…
Gezi olayları onun eseridir. Bugün yaşanan operasyonlar da onun eseridir. Temel hedefi, Ortadoğu'da büyük İsrail'in kurulmasıdır. Diğer bütün maksatlar ona varan yolu kolaylaştırmaktır yahut o hedefe gidilmesini zorlaştıracak unsurları ortadan kaldırmaktır. Bu açıdan Dünyanın en ciddi paralel devlet sendromunu yaşayan bir ülkedir Amerika. Amerikan halkının gücü kendi memurları tarafından israilin hizmetine kullandırılmaktadır. Bu açıdan bir çok Amerikalı diplamot ve ajan, dış dünyaya çıkınca MOSSAD ile tam bir dirsek teması içinde yaşarlar. Riccardione onların en profesyonelidir…
Türkiye'ye gönderildikten sonraki gelişmelere bakın. Türkiye hep açığa düşmeye başladı. İran dahil, her meselede türkiye açığa düştü. Politikalarında isbat edemedi. Oysa sıfır sorun ciddi bir gelişme idi. Süreci baltalayan Riccardione ve onhun sahadaki adamlarıdır. Maalesef MİT de hala toparlanabilmiş ve içindeki kriptolardan ve dış servislerle çalışma alışkanlığı edinmiş elemanlardan tamamen temizlenebilmiş değildir. Yeni alınanların çoğu henüz çömez! Bir kısmında da ciddi sıkıntılar yaşanıyor. 11 yıllık iktidara rağmen iktidar her alanda iktidar olabilmiş değil. Bütün bunların yanında bir de Riccardione gibi hinoğlu hinlerin markajında bir Türkiye!
Ama gözden kaçmayacak kadar da ciddi ve hırslı bir yükselme tutkusu içinde bulunan bir Türkiye. Yükselişini durduramıyorlar. Batı açısından en korkulanı, Türkiye'nin kontrol edilmekten çıkmasıydı. Son birkaç yıldır o da yaşanıyor. Ve tabii Ortadoğu'da var olduğu bilinen ama sahipleri bilinmeyen çok büyük miktarda kayıt dışı para'nın hatırı sayılır bir kısmı Türkiye'ye yöneldiğini biliyorlardı. Ama ne kadar olduğunu bilmiyorlardı. İşte Halk Bankasını hedefe koymalarının sebebi o yüzdendi. Zaten tek hedef oydu. Yolsuzluk masallarını o amaca ulaşmak için ortaya attılar. Ve başardılar.
-Kim sayesinde?
-Günümüzün Lavrensi Riccardione sayesinde! 
Yolsuzluk dosyaları her daim vardı. Onların elinde zaten hereksin dosyaları mevcuttur. Yalnızken de Rabbin huzurunda imiş gibi davranmayan herkesin dosyası vardır ellerinde. Hatta temiz bile olsanız, vakti geldiğinde az bir ses kaydınız veya az bir film kaydınızla istedikleri işi size yaptırır ve sesinizle kayıt edebilirler…
Dolayısıyla şunun hırsızlığına bunun yolsuzluğuna delil sayılabilecek konuşma ve belgeler her daim bulunabilir, oluşturulabilir. Dolayısıyla daha önce Deniz Feneri olayında ad söylediğim gibi, eğer bir mümin yolsuzluk ve hırsızlık yapmışsa şeriat onun kolunu keser ama Müslüman kardeşi olarak muhafaza eder. Yani bedel ödedikten sonra o senin Müslüman kardeşindir, ona kâfir muamelesi yapamazsın. 
Peki, zındık ve zındıka öyle mi?
Hayır! Zındık dürüst olsa bile zındıktır ve İslam düşmanıdır. Bizim maksadımız ‘insaniyet-i kübra' olan İslam'dır. Maksadı sadece ‘insan' olanlar, bu hakikati ıskalayabilir. Bir insan mümin değilse, kardeş de olmaz. Ne buyurdu Resulullah (sav); “Küfür bir millettir”. Onlarla işbirliği yapanlar da onlar gibidir. Ticaret yaparsın beşeri ilişkiler kurarsın ama hepsi o kadar!
Hendek Savaşı'nda, Kureyşliler, bölgenin diğer kavim ve aşiretlerini de yanına alarak Medine üzerine yürüdüler. Zahirde haklı idiler ve intikamlarını alacaklardı. Kureyş'e yardımcı olmaya kalkışanların her birinin maksadı da farklı farklı idi ama neticede Kureyş o savaşı kazansaydı, bugün İslam olmayacaktı.
Türkiye'de yolsuzluk yapılmamış bir dönem hatırlamıyorum. İstisnasız bütün iktidarlar zamanında yolsuzluk yapıldı, belki daha sonra da yapıldığını göreceğiz. Buna karşı mücadele de yapılır. Ama kimin tarafından servis edildiği belli olmayan belgelerle bulgularla yaparsanız, başkalarının tuzağına hizmet etme ihtimaliniz yüksek olur! Ergenekon dosyaları da öyle servis edilmişti. Onları servis edenler, şimdi de bu dosyaları servis ediyorlar. Ve yazık ki müthiş bir Truva atını kullanarak…
Kılıçdaroğlu, bayağı hevesli görünüyor. Ne de olsa Deniz Baykal'ı dosya ile indirip kendisini o makama çıkaranlara bir borcu var. Düne kadar İktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan'ı Amerikancılıkla suçluyordu şimdi kendisi o makam için çırpınıyor. Yoksa rezidansa çağrılıp ağırlanır mıydı?[1]
Coni Kemal olmanın marifet olduğunu sanıyor ama bu hizmetin bedelini şimdi ödeyenlerin halinden hiç ibret almıyor. İşte görüyorsunuz, onlara hizmet etmeyi terk ettiğinizde nasıl ipinizi çekiyorlar. Hem de BOP eş başkanı olduğunuz halde…
Ne ise bir gün, siyaset yapak için mutlaka İngiltere'nin veya Amerika'nın onayını almaya ihtiyaç duymayacak liderler çıkarsa biz de kendi Osmanlımıza kavuşmuş oluruz. Yoksa hepsi boş! Bir ayakkabı kutusuyla bile koca iktidarları sarsabiliyorlar…
İşin en komik yanı ise Riccardione'in “Amerika'nın bu meselede dahli yok” demesi! Olsaydı şaşardım zaten. Eminim yoktur. Çünkü MOSSAD ve CİA, Amerikan halkına değil, İsrail menfaatlerine hizmet etmekle görevlidirler. Dolayısıyla Riccardione yalan söylemiyor.
TÜRKİYE BU ADAMI DERHAL GÖNDERMELİ… Ne yapıp edip göndermeli! Göndermezse, aha size yazıyorum bu siyasi ekip de bu iktidar da tarih olacak. Biz de bön bön baka kalacağız.
Bugün yaşananlar, inşallah Türkiye'nin bünyesindeki habis ur ve pis unsurların toptan temizlenmesine hizmet eder de ardından bu milletin hakkı olan güzel günler gelir inşallah…
Ben eski yazılarımdan iki alıntı ile size veda edeceğim bu gün:
8 Kasım 2012
“Rahman suresindeki “Senefruğu lekum eyyühe's-seqalân” (Ey iki süper güç sizin de icabınıza bakacağız) ifadeleri esas itibarıyla ins ve cinni hedef aldığı gibi bu çağın iki ‘süper gücü'nü de dışarıda bırakmaz. Şeytan imparatorluğunun sol kanadı olan komünist SSCB dağıldı, Sıra sağ kanadı olan kapitalist Amerikan despotizminde!
Çünkü her ikisi de şeytani düzendir ve insan fıtratına aykırıdır. Bediuzzaman'ın ifadesiyle Batı medeniyeti(nin bu iki insafsız yapılanması), İslam nezdinde merduddur/reddedilmiştir. Ve seyyiatı/kötülükleri, hasenatına/iyiliklerine galebe ettiğinden; maslahat-ı beşer fetvasıyla mensuhtur/uğursuzdur, insanlığın uyanmasıyla yıkılmaya mahkûmdur. Sefih, mütemerrid, gaddar, manen vahşi bir medeniyettir ki o medeniyetin ‘inkişâı'ndan Asya Medeniyeti doğacaktır.
İşte bugün yaşanan dağdağa ve kargaşa, o istikbale gidişin kapılarını aralamaktadır bizim için.
Hiçbir şey durup dururken olmaz. Türkiye acilen içerde kullanılabilecek zaaflarından kurtulmalıdır. Çünkü önümüzdeki birkaç yıl sefinemiz sert ve dalgalı denizlerden geçecek. Doğum horoskopu esas alındığında Türkiye bir Akreptir. Satürn Kasım ayından itibaren Akrep burcuna yerleşti. Bu, etkisi bir yıl kadar sürecek. Bu da yeni şartların gündeme gelmesi anlamına gelir astroloji lisanıyla. Yani Türkiye'de liderler arası sıkıntılar yaşanabilir, liderlerin ciddi sorunları olabilir ve daha da önemlisi Türkiye uzun zamandır birlikte hareket ettiği lider bir ülkeyle restleşebilir.
Mamafih, Türkiye, nasıl ki bölgedeki zorunlu dostu İsrail ile restleşmek durumunda kalmışsa, çok uzun olmayan bir zamanda Amerika ile de restleşebilir. Bunu bir yere not edin.
Madem ki “Âlem-i küfür bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleri ile âlem-i İslama hücum ve maddeten uzun zamandan beri galebe ettiği” halde, içimizdeki zındıka komitelerinin ve dalalete girmiş grupların çabalarına rağmen, İslam alemini tam olarak mağlup edemediler ve maddeten dahi yıkamadılar, bundan sonra da yıkamazlar inşallah
Çünkü artık sıra bize geliyor. Kendimize güvenmeliyiz. 
Bütün istibdat, baskı, darbe ve oyunlara rağmen bizi ayakta tutan, yok olmaktan koruyan ve en zor şartlarda bile geleceğe umutla bakmamızı sağlayan dinimize, sımsıkı sarılalım ve ahlakımızı güzelleştirelim.
Özellikle haram lokmadan uzak durmalıyız ki, hidayet ile helal lokma mıknatıs ve demir gibidir. Biz halimizi İslam ahlakı ile tasfiye etsek, Allah da önümüzdeki manileri tasfiye eder. Suriye meselesi de dâhil, bizi ürküten her mesele, lehimize tecelli eder inşallah.” (Amerika da yıkılacak! 8 Kasım 2012)
11 Şubat 2013
“Osmanlıyı yıkan yedi düvel, herhalde Türk milletinin ayağa kalkma çabalarına ilgisiz kalmaz. Çünkü kimse hesap ödemek istemez. O yüzden de içimizdeki adamlarını da kullanarak bizi eski yerimizde tutmak isteyeceklerdir. İşte kavga bu! Siz ister doğu-batı kavgası deyin ister Asya-Avrupa kavgası! Temel amaç, Türkiye'nin çıkış yapmasını önlemek!
Son iki yüzyıldır bu tür kavgaları hep Batı kazandığı için yine kazanacaklarını sanıyorlar. Ama bu kere yanılıyor. Hakikaten yanılıyor. Sizde göreceksiniz. Çünkü artık kader Asya'dan yana. Merak etmeyin, korkuya kapılmayın ve umudunuzu kaybetmeyin.
…… Korkunun ecele faydası yoktur. Mülkün sahibi Allah'tır. O, Musa'nın yıldızını parlatacaksa, hasmı Firavun da olsa, bunu yapar. Hem de yapacak. Amerika ile kapışmamız mukadderdi. Ama bu kadar erken geleceğini düşünmemiştim.
…… Kurtlar Vadisinde, açılımdan ve büyümekten yana olan ‘ak saçlı'yı alaşağı edip yerine statükocu ihtiyarı ak saçlı yapan irade, gerecek hayatta da mı hâkim acaba? 
Hükümet buna bigâne kalırsa, sanırım fazla uzak olmayan bir zamanda da Ricciardone'nin çocukları darbe yapar, ‘bizim çocuklar bir kere daha başardı' demesi için[2]…
Amerika haklı çıkmak için elçisini öldürten, ticaret merkezini uçaklarla bombalatan bir ülke. Size mi acıyacak!” (Riccardione'nin Çocukları, 11 Şubat 2013)
--------------------------------------------------------------------------------
[1] ) Kılıçdaroğlu'nun rezidansta ağırlanması önemli bir işaret fişeğidir. İnşallah, Irak ve Suriye'de yaşananların başlangıcı olmaz…
[2] )17 Aralık günü AB elçileriyle yaptığı toplantıda ‘bir diktatörün yıkılışını izliyorsunuz' diyec ve işin içinde olduğunu ele veriyor. Hükümet onu göndermekte aciz kalırsa emin olabilirsiniz ki iktidarını inkisarla kaybetme senaryosunu da izleme bahtsızlığına uğrar!
mabulut@gmail.com

son şans


son operasyon


Son oyun

Bu ülkenin en son ihtiyaç duyacağı şey, kardeş kavgasıdır! GİZLİ İKTİDAR hep içeriyi karıştırarak egemenliğini sürdürdü! Her defasında ama her defasında bunların oyununa geldik!
Oyunu, senaryoyu okuyamadık! Kurguyu çözemediğimiz için başımıza geçirilmek istenen çuvalı göremedik! Perde arkasına geçemediğimiz için sahneye sürülenlerle itişip kakıştık! Oysa Türkiye, CUMHURİYET'in kuruluşundan bu yana gizli güçle karşı karşıya gelmedi!
GELEMEZDİ! Çünkü onları altedecek gücümüz, birliğimiz, beraberliğimiz ve paramız yoktu! Tam belimizi doğrultmuşken, darbecilerden, cuntalardan, ekonomik tetikçilerden, Gezi'cilerden, PKK'yı yeşertmek isteyenlerden, faiz lobisinden kurtulmuşken, BARONLARA darbe indirmişken içerisi bu kez bambaşka bir şekilde karıştırıldı!
Taş hiç de uzaktan gelmedi!
Belki hükümet de aşınacak! Erdoğan zor durumda kalacak! Ama KARŞIDA boylu boyunca duran güç kazanamayacak! Çünkü Türkiye'ye elbise biçenler ne Erdoğan'ın ne de onların kazanmasına izin verir!
2002'den bu yana atlatmadığı TEHLİKE kalmayan Erdoğan, şimdi de yakınına kadar gelmelerine izin verdiği ekiple karşı karşıya!
Geri dönülmez bir yola girildi!
Belli ki Türkiye yeni bir senaryo ile karşı karşıya getirildi! Daha doğrusu günün birinde kullanacakları enstrümanları şimdi piyasaya sundular! Suistimal yapanların üzerinden koca bir devlet çökertilmek istendi! Yürüyüşü kesilmek istendi! Türk-
Kürt kucaklaşmasının önü alınmak istendi!
Erdoğan'sız AK PARTİ için bir kez daha start verildi! Gelinen noktada AKIL devredışı kaldı! Yolsuzluk DOSYASI üzerinden 7 Şubat'taki gibi oklar BAŞBAKAN'A çevrildi!
Başından beri AK Parti'nin içinde yer alan ve BARONLARIN gizli adamı olan ve hiç ortada görünmeyen isim için "O BAŞBAKAN OLSUN!" imzası atıldı!
Yazılacak çok ama çok şey var! Ben yazmak yerine FÖTR ŞAPKALI dostuma ulaşmayı tercih ettim! Uzun zamandır ortalarda yoktu! Zaten ulaşmak da çok kolay değildi! Denedim. Israrla hem de!
Buldum...
Televizyon programından sabaha karşı çıkmama rağmen uykusuz kalıp istediği yere gittim! Ne dinleyecek ne de not alacak halim kalmıştı! İlk kez simsiyah elbiselerle karşıladı! Sadece elinde kırmızı bir saat vardı!
Neyin peşinde olduğumu biliyordu!
İsmini soramadığım bir bitki çayı ikram etti! Bir anda kendime geldim. Isıtıcılarla bahar havası yaratılan bahçesinde sohbete daldık! Yazamayacağım çok şey söyledi!
Güneş kendini gösterdiğinde hiçbir şey bilmediğimi düşündüm!
Şoke olmuştum!
Söylediklerinin hafızamda hemen eşleştirmesini ve sağlamasını yaptım!
Sonsuz derecede doğru ve haklıydı!
İşte sizlerle paylaşabileceğim küçük DEV sohbet!
Neler oluyor? Ortalık yangın yeri gibi! Şimdi saldırıya geçenler, 2 yıl önce dev bir grubun desteğini arkasına aldı! Anlaşma yapıldı! Uzatmayayım! KOÇ GRUBU ile el sıkışıldı! Adım adım kimin ne yaptığını biliyoruz. Bekliyoruz.
Neden el sıkıştılar?
Erdoğan'ı götürmek için! Hatta hem Erdoğan'ı hem Fidan'ı! İkisinden de kurtulmak istiyorlar! BARONLAR rahatsız! Türkiye'yi eskiden olduğu gibi oyuncak olarak ellerinde tutmak istiyorlar!
Her aksiyonlarının ana sponsoru olan KOÇ gidişattan rahatsız!
Para devrede demek ki?
Elbette! Şimdiki saldırıların arkasında olan ancak bunu göstermeyen ve asla kabul etmeyen kişi, geçtiğimiz dönemde hastalandı! Hastaneye kontrole gittiği söylendi! Biz de baktırdık! Doğruydu! Ama orada birileri birileriyle yeni KURGU üzerinde anlaştı! Biz de olan biteni not ettik!
Ne diyorsunuz?
Evet! Anlaştılar! Önceden Erdoğan gitsin, Fidan gitsin deniyordu! Şimdi ise AK PARTİ gitsin deniyor! AK Parti'yi düşürmek için gelecekler! Anlaşma bu! Gerisi laf!
Millet bunu bilsin!
Ama rüşvet suçlamaları ve çekilen görüntüler var? Neden bu insanlar davayı düşünmeden hareket ediyor?
Maalesef bu zaafımız! Ama ortada operasyonla ilgili bilinmeyen çok önemli bir ayrıntı var!
Nedir?
Bakan oğullarından birinin rüşvet aldığı ve temasta olduğu isimlerle ilgili KAYITLARI kim çekti?
Kim?
Polis değil!...
Kim o zaman?
Yabancı bir istihbarat teşkilatının mensupları! Çekim işi bittikten sonra hemen o kayıtlar sivil BİRİNE verildi ve oradan da polise intikal etti! Operasyon, TÜRKLER'in çekmediği görüntülerle başlatıldı!
Hatırlarsan uzun bir süre önce Ankara'da herkesi izliyorlar demiştim... Birileri bunu anlamadı! Boş bulunup gelişi güzel hareket ettiler!.. Faturanın koca bir devlete çıkacağını düşünmediler...
Şimdi?
4 bakanla ve oğullarıyla kalmayacaklar.
Erdoğan'a kadar çıkmak için yeni dosyalar aranıyor ve üzerinde çalışılıyor!
Kim bunlar?
Amerika'da bir kanat, bir yıldır "TAKİP EDİYORUZ!" diye devamlı konuşuyor!
Kürt meselesi ve İran parası BARONLARI hoplattı! Geleceklerini biliyor ve izliyoruz!
Savaş daha başlamadı! Bekle biraz! Bizim de neler yapacağımızı görürsün!
İşin sonu ne?
Koç, Sarıgül'ü resmen BAŞBAKAN olarak görmek istiyor! Artık bu gizli saklı değil. Kemal Bey, Amerika'da zaten gerektiğinde ben görevi bırakmaya hazırım dedi! CHP'nin Genel Müdürü olarak görevini eksiksiz yaptı! Arkasında dev gibi YOLSUZLUK dosyaları bulunan birini YOLSUZLUKLA (!) düşmesi planlanan hükümetin yerine geçirmek istiyorlar!
Şimdi saldıranlar da bunun arkasında!
Vahim olan ve görülmesi gereken bu!
Peki devlet ne yapıyor? Eliniz güçlü mü gerçekten?
Bekle dedim ya! Nasıl onlar bizi izliyor ve rüşvet kasetlerini çekiyorsa biz de yanlarından eksik olmayan 10 YABANCI ajanı adım adım izliyoruz! Saldıranların KEFİLİ olan ve bunlara şimdiye kadar 80 milyon dolar veren BARONU da biliyor ve takip ediyoruz!
Bütün bunlar Sarıgül için mi?
Tabii ki değil! O bir şey değil ki!
Erdoğan MİLLİ biri! Onlar buna karşı!
Ama istedikleri olmayacak! BARONLARIN malikanelerinden bu işler yürütülmez! Artık eski Türkiye yok! Devlete, millete rağmen bir şey yapamazlar! BARONLAR Obama'ya rağmen karar alıp uygulasalar da olmaz! Ricciardone'nin zaten sicili belli!
İmparatorluk yıkılacakmış da o da görecekmiş! Bakalım "yıkılırken göreceği" ne olacak!
Her yerden geliyorlar yani?
Tabii ki! NEOCONLAR önde, Kraliçe perde gerisinde! Ve hareketin merkezinin neresi olduğu da çok önemli!
Neresi?
Boşver önemli değil!
Olur mu hiç?
Tamam! Saylorsburg! Araştır bakalım ne göreceksin! Bak, saldıranlar için 2008'de DIŞARIDA dosya hazırlanmıştı! O dosyanın rafa kalkması için araya giren BARONU ve SİYASETÇİYİ söylesem yer yerinden oynar!
Aklıma takılan bir soru daha var! İçeride olup, özellikle alt rütbede bulunan askerler var! Neden bunlar içeri atıldı?
Kürt sorununun bitirilmesi yarım kaldığı anda 30 yıl bu savaşı isteyenler PKK'yı yine kullanacak! Zaten Öcalan'a rağmen görüşme yaptıkları isimler var! Hiç şüphen olmasın düğmeye bastıkları anda gelecekler!
Eee?
PKK geldiğinde asker silaha sarılmakta tereddüt edecek! Darbeci PAŞALAR yüzünden ceza alanlar kötü örnek oldu!
PKK geldiğinde silaha sarılırken bin kere düşünecekler! İleride hesap vermemek için!
Operasyon buydu! Erdoğan gittiğinde BÖLÜNME provası yapılacak ve askeri de davalarla korkutacaklardı! Ama biz buradayız! Herkes için sürprizimiz var!
Fötr şapkalı dostum öyle şeyler paylaştı ki yazılması düşünülemez dahi!
Ama oyun ortada! Türkiye'yi Türkler'e bırakmamak için KOALİSYON hazır!
Saldırıyorlar ve yine gelecekler! İçeride hoyratça davranan yapıların, grupların, kişilerin güvendikleri makamlar bizim DEVLETE ait değil!
Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Pomak, Arnavut kim varsa elele vermek zorunda! Hiçbirimizin hangi partiden olduğu, kimi sevip sevmediği önemli değil!
Memleket sevgimiz ortak payda olsun yeter! Erdoğan ve Fidan'ı götürüp ÜLKEYİ ele geçirmek istiyorlar! Bu kez kazanırlarsa sadece kasaları boşaltmayacaklar, ülkeyi 6 ayda bölecekler! İç savaş en iyi tahmin!
Türkler bir daha ŞAHLANMASIN diye her tedbiri alacaklar! Oyun bu! Karar sizin!

20 Aralık 2013 Cuma

BASİTÇE

Düşmanlarınızla oturup kalkan, sizin dostunuz olamaz." Sâdi Şîrâzî BUKADAR BASİT HİÇ UZATMAYA GEREK YOK

19 Aralık 2013 Perşembe

HAK ETTİN BUNU ERDOĞAN

HAK ETTİN BUNU ERDOĞAN
HAK ETTİN BUNU ERDOĞAN
18 Aralık 2013 19:16
Kanal A Genel Yayın Yönetmeni Alper Tan, gündeme bomba gibi düşen rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili çarpıcı bir analiz kaleme aldı. İşte Tan'ın o analizi:
Bu operasyon niye yapılıyor diye merak ediliyor. “Amaç ne? Ve şimdi ne olacak” deniliyor. Türkiye hareketli yaşamaya alışık bir ülke. Gündemde sıcak gelişmeler olmazsa kuşkulanıyoruz. Bir gariplik olduğunu düşünmeye başlıyoruz.
Düşünün bir. Derin Devleti devirmişsiniz. Askeri vesayeti bitirmişsiniz. Terörü sonlandırmışsınız. Devleti bağımsızlaştırmışsınız. ABD güdümünden çıkmışsınız. İMF’ye borcunuzu kapatıp “Güle güle” demişsiniz. Hatta İMF’ye 5 milyar Dolar borç veren bir devlet olmuşsunuz. Ortadoğu’nun dokunulmaz çakalı Tel Aviv’e “Fışşşt” diyorsunuz. Küresel kabadayıların liderlik ettiği BM, NATO, AB gibi küresel örgütleri açıktan hedef almaya başlamışsınız. Halkınızla barışmışsınız. Komşularınızı korumaya ve gözetmeye başlamışsınız. Dünyadaki kardeş halkların özgürleşmesi için öncü ve destek oluyorsunuz. Dünyadaki mazlumların umudu, Müslümanların çaresi konumuna erişmişsiniz. Dünya ekonomileri sürekli gerilerken sizin ekonominiz devamlı büyüyor. Hazineniz para dolu.
Kanal İstanbul gibi, en büyük hava alanı gibi, Boğaz’a 3. Köprü gibi dünyayı hayrete düşüren projeleri birkaç sene içinde hayata geçireceğinizi ilan ediyorsunuz. Irak’ın petrollerini Türkiye’ye, Azerbaycan’ın enerjisini Avrupa’ya akıtacaksınız. “21. Yüzyıl Türkiye’nin asrı” olacak diyorsunuz.
Daha sayalım mı? Gerek var mı?
Bu kadar büyük hatalar üst üste yapılır mı? Üstelik hiçbir seçimde de yenilmiyorsunuz. Önümüzdeki 3 seçimde de yenilecek gibi görünmüyorsunuz. Daha ne olsun? Bunları yaparsanız size bunların hesabı sorulmaz mı?
“Ey Tayyip Erdoğan sen bunu hak ettin. Cezalandırılacaksın. Hesap vereceksin!”
Eyy millet..
Kirli, karanlık, çirkin, adi, aşağılık bir karalama ve itibarsızlaştırma siyaseti yürütülüyor. Sadece Erdoğan’a ve hükümete yapılmıyor. Bir gazetecinin “13 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz ettiği” iftirası yazıldı. Başka bir yazarın montaj porno görüntüleri yayınlandı. Bir başka yazarın 17 yaşındaki başörtülü kızının kafası çıplak bir porno yıldızının vücudu üzerine montajlanarak basına servis edildi.
Eli kanlı katil Derin Devlete, ABD-NATO güdümlü gizli Üst Yapı’ya, eski MİT’e hesap sorulmadan yeni göreve gelmiş müsteşar Hakan Fidan’a operasyon yapıldı. 28 Şubat darbecilerinin çaldığı 57 milyar doların hesabı sorulmadan İsrail’i ve ABD’yi rahatsız eden ve bu ülkenin menfaati için riskli işler yapan, emperyalist güçlerin hesabını bozan Halk Bank’a hesap sorulmaya başlandı.
Dünyadaki en büyük İslam alimlerinden biri olan Abdülkadir Molla göz göre göre idam edilirken susmaktan başka bir tepki vermeyenler, bu idama itiraz eden Erdoğan’a operasyon çekiyorlar. Mısır'da darbe yapan Sisi’ye firavun diyemeyen hatta telefon açıp tebrik edenler, Esma’nın katline susanlar, İhvan'ın çocuklarını öldürenlere buğz edemeyenler dürüstlük ve hakperestlik taslıyorlar.
Son operasyona gelelim. Operasyonda adı geçen kişiler ve konular bazı şube müdürleri tarafından sıralı amirlerine bilgi vermeden hareket ettiler. Amirlerine güvenmediler. Ama diğer şube müdürü arkadaşlarına güvendiler. O şube müdürü de kendi amirine bilgi vermedi. Ve ilgili polis amirleri bu operasyonu herkesle birlikte medyadan öğrendiler. Bu operasyon kim adına, kime karşı yapılıyor?
Birbirinden alakasız 3 ayrı soruşturma neden aynı torbaya konuldu? 3 soruşturmanın operasyonu aynı anda başlatılarak topluma nasıl bir mesaj verilmek istendi? Neler kamufle edilmek isteniyor?
Kimse bizim bu operasyonun bir rüşvet ve yolsuzluk operasyonu olduğuna inanmamızı beklemesin. Gırtlağına kadar yolsuzluk, yanlışlık ve günaha batmış olanların memleketi kurtaracağına inanmamızı düşünmesin.
Bu yapılan, bal gibi bir psikolojik savaştır. Toplumun aklıyla ve zekasıyla alay etmektir. Bu ülkenin hafızasıyla dalga geçmektir.
Bütün iddialar onuna kadar elbette araştırılmalı. Hükümet ve yargı bu konuda açık ve şeffaf olmalı. Rüşvet, yolsuzluk yanlışlık yapan varsa hesabını vermeli.
Ama görevini, konumunu, yetkisini kötüye kullanarak, birileri adına ve millet aleyhine, devlet aleyhine örgütlenenler varsa bunlar da ortaya çıkarılmalı, deşifre edilmeli ve tasfiye edilmeli. Bir kirli yapıdan kurtulurken yeni bir kirli yapıya bu milletin bu devletin, bu ülkenin tahammülü olamaz artık.
Artık yeter, yeter, yeter..
Alper TAN

17 Aralık 2013 Salı

sefer görevi


Sefer görevi

Türkiye bugünden itibaren YÜKSEK BASINÇ'ın etkisine girdi. Artık neler olacağını, nelerin yaşanacağını, kimin zarar göreceğini, sonucun ne olacağını, kimin güleceğini zaman gösterecek!
Ama bu ALTIN kuraldır!
Kim ülkeyi MİLLİ bir çizgiye çekmek isterse, kim rotayı BÜYÜK TÜRKİYE'ye çevirirse başından dert eksik olmaz! Çünkü içeride kurulan gizli ve köklü oluşumu bilmediğimiz için gelen fırtınanın sebebini burada ararız!
Yanılırız! Çünkü Türkiye'nin başına örülen çorapların tamamı İHTAL'dir!
Pek çoğu İNGİLİZ malıdır! Elinize alıp baktığınızda KRALİÇE'nin mührünü görürsünüz!
Bugüne kadar, yani Erdoğan'a gelinceye kadar, hiçbir isim İNGİLİZLER'in karşısına böylesine yürekli bir şekilde dikilmedi! Kraliçe ve ona bağlı MUSEVİ SERMAYESİ her defasında ülkeyi istedikleri kulvara sokmayı başardı! Emirlerindeki bankalar, gizli hesaplar, patronlar, CEO'lar, dev şirketler, iletişim ağları, memurlar her söyleneni eksiksiz yaptı!
MASONİK oluşumlarla devletin can alıcı damarlarına kadar gidildi!
Ortada duran kocaman yapı aslında bizim değildi! Hiç olmamıştı!
Kiralık otomobil kullanan sürücüden farkımız yoktu! Nereye kadar gideceğimiz, ne zaman geri döneceğimiz bilmediğimiz PATRONA ait bir karardı!
Dedim ya altımızdaki sonuçta kiralıktı!
Bizim değildi!
Bizim gibi görünen ise sadece ismi ve tabelası TÜRK olan şirketlerdi! Bunların arkalarında ise LONDRA ve MUSEVİ
BARONLAR vardı.
Bakın bizim BARONLARIN nasıl zengin olduğu inanın devlet tarafından bilinmez!
Kayıt-kuyudat yoktur! Devlet düne kadar PARA ilişkisini kovalamadığı için DIŞARIDAN gelen her şeye kapısını sonuna kadar açmıştır!
Bizim bazı ailelerimizin arkasındaki gerçek patron MUSEVİLER'dir!
Biz sadece onların TEMSİLCİLERİYLE karşı karşıyayız!
Ve bu aileler de onların adına ANKARA'ya yumruk sallamaktadır! Amaç Osmanlı'yı yıkıp istedikleri kıvamda yeni bir devlet kurmaya izin veren BARONLARI kızdırmamaktır!
Sokaktaki insanın bilmediği mahşer dengesi budur!
Kimin seçileceğine ve kimin o koltukta ne kadar kalacağına bunlar karar verdi!
Şimdi rüzgar ters esmeye başladığı için AYAKTALAR! Toplanıp hep birlikte saldıracaklar! Ankara'yı dağıtmak için harekete geçecekler. Ne kadar verebilirlerse o kadar zarar verecekler!
Çünkü başkentte TÜRK görmek istemiyorlar! Bu ülkenin çocuklarının kendi kaderlerini kendilerinin yazmasını istemiyorlar. Yıkılıp giden OSMANLI'dan sonra yeni bir TÜRK sorunuyla uğraşmak niyetinde değiller!
Türkiye'yi kaybettikleri anda bu maçı asla ve kat'a alamayacaklarını biliyorlar!
Ukrayna'ya saldırdılar! Ama asıl hedef Türkiye! Amerika'dan Güney Afrika'ya, Avrupa'dan Çin'e kadar olan yelpazedeki bütün BARONLAR güçlerini toplamış ve birleştirmiş durumda!
Gitmesi ve yıkılması istenen güç Milli Türkiye!
Bunun için kapıyı çalacaklar!
HSCB, Royal Bank of Scotland, Banco santander, J.P. Morgan Chase Bank, De Beers, Rio Tinto, Newmont, ING Group, AVIVA, Citigroup, Chevron, Exxon Mobil ve Stardart Oil gibi devletlerden çok daha güçlü ŞİRKETLERLE gelecekler! Bunların emrindeki istihbarat örgütleriyle çullanacaklar!
Büyük diye bildiğimiz her devletten bu koalisyona gönülle katılan BARONLARLA sınırı aşacaklar!
Bunların sadık adamları burada elinden geleni yaptığı için bilinen ayakçı SOROS'u görmüyoruz! İçeride işi ondan daha iyi yapanlar var!
Tarihimizi onlar yazdığı için gerçeklerle buluşamıyoruz!
Çanakkale'den de İstiklal Harbi'nden de gerçek anlamda bir ZAFER çıkamadığını ıskalıyoruz!
Eğer bize öğretildiği gibi olsaydı BARONLAR bütün ülkeyi nasıl bir UR gibi sarıp sarmalayabilirdi! Para ve zenginlik bizlerin olurdu! Ama olmadı!
Olamadı! Bize ait kararları alırken LONDRA'ya sorduğumuz sürece de iki yakamız bir araya gelemezdi!
Düne kadar gelmediği ortadaydı!
Tabii darbeleri, cuntaları, ekonomik krizleri, suikastları, infazları, sabotajları Türk insanının kendi kendine çıkardığına inanıyorsanız başka!
Çünkü bu ülke böyle cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ve genelkurmay başkanları gördü!
Belki insanlar gerçekten büyük fotoğrafı göremeyip korkuyordu!
Bilemiyorum!
Hiç unutmam, bir önceki Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer veda konuşmasını yaptığı Harp Akademileri'nde "Türkiye'de siyasal rejim, Cumhuriyet kurulduğundan beri hiçbir dönemde bugünkü kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalmadı" demişti!
Sayın Sezer gerçekten halkın oylarıyla gelen insanları tehdit gibi algılamış olabilir! Bilmiyorum...
Ama bu söylem yani AKLIN içinde olmadığı, kendi insanını sistem dışına iten LAİKLİK İngiliz icadıdır!
Cumhuriyet'i yüceltmek değil de çok da temiz olmayan eller tarafından korumaya çalışmak, aslında KÜÇÜLTMEKTİR!
Bizim siyasi sistemimiz kendi MİLLETİNİ kadro dışı bırakmayı amaç edinmiş tek rejimdir! Dünyada başka örneği yoktur! Kendi insanını izleyen, fişleyen, önünü kesen, tehlikeli bulan, ülkesine hizmet etmesini önleyen bir başka yönetim biçimi yoktur!
NEDEN?
Bunun cevabı laikliğe kalpten bağlı olsalar da önemli koltukları verdiğimiz insanların oyunu görememesidir!
Batı'nın tarihi bizle yaptıkları mücadeledir!
Silahla, kılıçla baş edemedikleri TÜRKLER'i parayla, yetiştirdikleri zenginlerle ve siyasilerle bloke ettiler!
Adım attırmadılar! Birçok devlet büyüğü bu oyunu göremedi!
İlkokula "laikliği koruyalım" bilgisi girdi ama "KRALİÇE'ye dikkat edin!" diyen kimse çıkmadı!
Görmediğimiz buydu!
Kendi içimizde birbirimizi yerken ne fırsatları ıskaladığımızı görmüyorduk!
Ve Londra'nın, Ankara'nın kodlarını yazarken izlediği yolu atlıyorduk!
Başkent bizimdi ama onlar her yerde vardı!
İktidarda da, muhalefette de, askerde de, sivilde de...
Şimdi yerleştirdikleri ama daha önce kullanmadıkları GÜÇLER için SEFER GÖREV EMRİ verildi!
Yakında akın edecekler!
Bu millet ilk kez yenmek üzere olduğu güçle son kez çarpışacak!
Ya ödün verip anlaşacağız, ya da bir olup tokatlayacağız! "Anlaşma" bir daha GELMEMEK üzere gitmemiz demek!
BİR olmamız ise onların yok olması demek!
Bekleyin çok az kaldı!

16 Aralık 2013 Pazartesi

Aşk mıdır ki? Ali Oktay



Aşk mıdır ki cân-ı dil mülkünü yağma eyleyen
Aşk mıdır sînem içinde gelip de câ eyleyen

Aşk mıdır ki boynuma takıp belâ zincirini
Gezdirip mecnûn gibi âlemde rüsvâ eyleyen...

Aşk mıdır ki bî-vefâ güller elinden geceler
İnletip bülbülleri tâ subh-u güya eyleyen

Aşk mıdır ki bir keman ebrû nigârın yâdına
Ok gibi kaddimi büküp benim de yâ eyleyen...

Aşk mıdır ki fenni derdi okutup âşıklara
Fasl-ı babı sînemin levhinde inşâ eyleyen

Aşk mıdır ki bu Muhibbî sîne sîne dağ vurup
Âhir anın gözleri yaşını derya eyleyen...

Muhibbî ( Kanuni Sultan Süleyman )

Güfte: Muhibbî (Kanûnî Sultan Süleyman)
Beste: Ali Oktay
İcrâ: Ali Oktay

13 Aralık 2013 Cuma

BİR FAYDASI VARSA TÜM İNSANLIÜĞI İSLAM ALEMİNİ KINIYORUM DUYARSIZ KALDIĞIMIZ İÇİNNNNNNNNNN

http://www.ensonhaber.com/disisleri-bakanligi-mollanin-idamini-kinadi-2013-12-13.html

BİR FAYDASI VARSA TÜM İNSANLIÜĞI İSLAM ALEMİNİ KINIYORUM DUYARSIZ KALDIĞIMIZ İÇİNNNNNNNNNN

ismi lazım değil biri için!!! gıdak gıdak ortalığı yıktılar her yolu denediler gezi parkında ağaçları bahane ettiler devlete saldırdılar odtüde ormanı nerde kaldı sizin demokratlığınız insanlığınız tüküreyim insanlığınıza yazzıklar olsun insanlık öldü bu idamla islam alemi öldüüüüüüüüüRüüüüüüüüldüüüüüüüüüüüüüü

11 Aralık 2013 Çarşamba

mandela efsanesi

Mandela efsanesi

Bizler gerçekte yakıcı bir problemi meydana getiren NEDENLERİ ve sarsıcı SONUÇLARI asla görmeyiz! Özellikle BASIN bizim elimizde olmadığı için atlarız!
Gözümüz kapatılır!
Farkında olmadığımız "dev sistemin" devamı için bu olmazsa olmazdır!
Farkına varmadan BARONLARIN senaryosunu yazdığı filmin figüranı oluruz!
Sağcı, solcu, muhafazakar, ülkücü hiç fark etmez! Bu yapı kafasına koyduğunu şimdiye kadar yaptı! Her oluşumun içine muhakkak girdi! Aksini düşünmek büyük hayal kırıklığı olur!
Bakın Güney Afrika'nın efsane lideri MANDELA öldü!
Bütün BATI dünyası yasta!
Garip değil mi?
İngilizler'in güzel bir sözü vardır:
Başedemiyorsan KONTROL et!
Bu modeli Türkiye'ye de çok uyguladılar!
Peki Mandela olayı nedir?
Anlatalım...
Bir kabile şefinin oğlu olarak dünyaya geldi.
Fort Hare ve Witwatersrand Üniversitesi'nde HUKUK eğitimi aldı.
Johannesburg'da yaşarken IRKÇILIK KARŞITI hareketin içinde yer aldı.
ANC isimli şiddeti öneren ve buradan güç alan örgüte katıldı.
Öne çıktı!
Başkaldırı hareketinin önemli ismi oldu.
Tutuklandı. Tarihler 1962'yi gösterirken hükümeti alaşağı etmek için komplo kurmak ve sabotajdan ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. FOK ADASI'na götürüldü!
27 yıl orada kaldı.
1990'da uluslararası kampanya sonucu serbest kaldı. Kitap yazdı. Başkan F.W. de Klerk ile anlaşıp seçime gitti! ANC ezici bir zafer kazandı. Devlet Başkanı olarak yeni bir ANAYASA oluşturdu.
Irkçılığı bitirdi, halkını özgürleştirdi!
Toprak reformu, sağlık sorunları ve yoksullukla mücadele etti! Doğruları Araştırma Komisyonu'nu kurdu! Ülke kendisiyle BARIŞACAKTI! "Mücadele benim hayatımdır.
Hayatımın sonuna kadar siyahların bağımsızlığı için mücadele edeceğim" demesi, halk arasında onu bayraklaştırdı.
Siyahların efsane lideri dönmüş ve büyük hayaller de peşinden koşmuştu!
Ancak gerçek başkaydı! Güney Afrika'da gözaltında tutulduğu evi yakından görmüş ve çok gizli toplantılara tanıklık ettiğini anlamış ve öğrenmiştim! Hem de tam yerinde! Zaten Mandela'nın KONTROL edilmeye başlanması orada gerçekleşmişti! BATI için gerekli olan bir HALK isyanı ve o insanların işine yarayacak bir zaferdi!
Mandela ile görüşen BARONLAR, o zaferi bataklıklarda yaşayan milyonlarca yoksul insana verdi!
Mandela, BARONLARLA anlaştıktan sonra önü giderek açıldı!
IRKÇILIK karşıtı görüşleri giderek yankı buldu! Sanki yeni bir şey söylüyormuş. Sanki yeni bir şey söylüyormuş gibi sunuldu! Bütün dünya basını baş tacı etti! 1993'te NOBEL gelip kendisini buldu! Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı Özgürlük Madalyası, Lenin NİŞANI da dahil olmak üzere şimdi cenazesine temsilci gönderen her ülkeden ÖDÜL aldı!
250'den fazla MADALYA evinin en güzide köşesinde duruyordu! Güney Afrika'da ULUSUN BABASI olarak görülüyordu!
Herkese "evet!" diyen, NEHRU'dan Simon Bolivar ödülüne kadar NİŞAN almayı kabul eden Mandela, Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'nü istemedi, geri çevirdi! Hoş daha sonra kerhen "evet" diyerek alsa da tepkilerden geri adım attığı iddia edildi! Şimdi ABD'nin hayatta olan 5 başkanı, Fransa lideri Hollande, İngiliz Başbakanı Cameron, Prens Charles, Prens William, Tony Blair, İspanya Başbakanı Mariano Rajoy, İspanya Veliaht Prensi Felipe, Hollanda Kralı Alexander, Kanada Başbakanı Joseph Harper, Çin lideri Xi Jinping, Netanyahu, Olmert, Monaco Prensi Albert, Belçika Kralı II.
Albert gibi çok sayıda isim, anlaşıp etkisiz hale getirdikleri Mandela'yı uğurlamak için Güney Afrika'ya gidiyor!
Batı böyledir! ZAFER verirken altından sandalyeni çekip alır gider!
Mandela efsanesi yaratılsa da siyah insanlar hala içi b.k dolu teneke evlerde üst üste yaşıyor!
Biraz parası olan KİBRİT KUTUSUNDAN ismini alan yapılara sığmaya çalışıyor!
Siyah olan ne varsa yerlerde sürünürken BEYAZLAR yani BARONLAR ve torunları hala ülkenin en güzide yerlerindeki ŞATOLARINDA etrafı yüksek gerilim kablolarıyla çevrili bir halde yaşıyor!
Ülkenin büyük nüfusu SİYAH olsa da zenginlikler hala ÖZGÜRLEŞEN insanlara gelmiyor!
Mandela ve ailesi parayla buluştuğu halde hizmet sektöründe hala bir tek BEYAZ ADAM yoktu!
Irkçılık kağıt üzerinde son bulsa da, Mandela BEYAZLARI rahatlatan gizli anlaşmalara imza atsa da gerçek değişmiyordu!
Irkçılığın, eşitsizliğin, adaletsizliğin yeryüzünden silinmesini MANDELA üzerinden önlediler! Efsane lider buna gönüllü oldu! Kendi AIDS'le mücadele ederken ülkesinin zenginlikleri özellikle ELMASLARI Belçika'da ANTWERP, Amerika'da NEW YORK, İsrail'de Tel Aviv'e gidiyordu!
Altından çok daha değerli olan ve fiyat istikrarı konusunda en güvenilir liman olan ELMAS hep MUSEVİ BARONLARA doğru yol alıyordu!
Nasıl orada MANDELA ile yaptılarsa burada da başka AKTÖR VE FAKTÖRLERLE Ankara'nın gidişatını durdurmak istiyorlar! Belki bizler BEYAZ olduğumuz için aramızdaki BEYAZ TÜRKLER'i çok net göremiyoruz ama bunların görevi o! Ülkeyi doğrudan Londra'ya bağlamak!
Onlara verilen misyon bu!
Zenginliklerinin altında yatan gerçek bu!
Bu denklemin yaşaması için de kendi kurdukları CUMHURİYET'in aynen bu şekilde sürüp gitmesi gerekiyor!
Bizde bunu yapacak MANDELA bulamasalar da CHP'ye sızan adamları var! Sadece CHP de değil, üstelik AK Parti içinde de varlar! Her yerde oldukları için orada olmaları da doğal!
BARONLARIN emriyle, karşılarına dikilen Erdoğan'ı götürmek için çırpınıyorlar!
Yemin ettiler!
Bakın karşımızdakiler TÜRK görünümlü YABANCI! Bizlerle bir ilgileri yok! Kağıt üzerinde bu ülkenin vatandaşları sadece! Tek amaçları ANADOLU'nun yürüyüşünü durdurmak!
Erdoğan'ı yenemeyeceklerini bildikleri için hedefleri ANKARA'da yükselenlerin YAŞAMINI devam ettirmek!
Erdoğan'ın seçimden sonra Ankara'da tasfiye yapacağını önce onlar biliyor!
Şimdiki yapay fırtınanın sebebi bu!
Adamlarının Ankara'dan kazınmasını istemiyorlar!
Asırlık denklemin bozulmaması için çırpınıyorlar!
Konu bu! Yapay nedenlerle üretilen kavganın asıl sebebi bu!
Erdoğan ülkeyi MİLLİ çizgiye çektikçe bunlar hopluyor!
İlk kez yenildiler!
Rövanş almak istiyorlar!
Her yerden gelecekler!
Ama yenilecekler!
Güney Afrika'dan siyah insan getiremeyeceklerine göre mağlubiyetleri devam edecek!
Mandela mı?
"Birinin senden olması sana çalışacağı anlamına gelmez!" sözünü doğrulayıp gitti!

NOT: Bir dostum dün mail gönderdi.
Amerika'da ünlü bir televizyoncu programında şunu söylemiş:
Kimi suçlayacağın konusunda şüpheye düşersen İngilizler'i suçla!

Ergün DİLER

7 Aralık 2013 Cumartesi

FBI RESMİ SİTESİNE BAKIN




Cemaat FBI ortaklığı FBI’ın resmi sitesinde

İŞTE O SIRALAMA...
The Anti-Defamation League
The NAACP;
The League of United Latin American Citizens (LULAC);
The Gulen Institute;
The Raindrop Turkish House;
The South Asian Chamber of Commerce; and
The Islamic Society of Greater Houston
FBI'IN SİTESİNE GİRMEK İÇİN TIKLAYIN
RESMİ BÜYÜTMEK İÇİN LÜTFEN RESMİN ÜZERİNE TIKLAYIN
Odatv.com

lütfen dikkat edin

bir kişi düşünün ki, abd'de cia krumasında ikamet ediyor.

bir kişi düşünün ki, abd'de oturma izni almak için kendisine kefil olanların çok önemli kısmı cia'dan emekli olmuş veya halen cia'da çalışan kişiler.

bir kişi düşünün ki, 25-30 milyar dolarlık bir ekonomik gücü var.

bir kişi düşünün ki, emrinde "öl" dese ölecek milyonlarca kişi var.

bir kişi düşünün ki, ırak'ta ölen yüzbinler için abd'ye yönelik bırakın beddua etmeyi tek bir eleştiri getirmemiş. hayır duası ile çocuklar iyileşiyor, takımlarımız maç kazanıyormuş ya, beddua etsin de bitsin bu zulüm.

neyse, bir kişi düşünün ki, başında bulunduğu organizasyon cia'nın bulunmadığı, faaliyetlerinin kısıtlı olduğu hiçbir ülkede yok.

bir kişi düşünün ki, bulunduğu ülkelerde açtığı okullarda, o ülkenin önemli insanlarının çocukları okuyor ve o kişilerle bağlantı kuruluyor öyle veya böyle.

bir kişi düşünün ki, okullar açıp, "türkçe olimpiyatları" adı altında organizasyonlara imza atıp, adına "dünyaya türkçeyi tanıtıyoruz, türkiye'yi tanıtıyoruz" diye popülizm yapıp prim toplarken, devlette iş sahibi olmuş, kritik makamlara sahip olmuş cemaat üyeleri devletin bekasından ziyade, hoca efendi aşkı ile her türlü gizli veya önemli belgeyi ab'ye, abd'ye ve basına sızdırmakta beis görmesin. buradaki kastım darbe mevzusu değil, sahte çıkan birçok belge. örneğin, kayseri'deki fiyasko veya dağlıca baskını mevzusu. askerliğini asteğmen olarak yapan cemaat üyeleri o görevleri boyunca askeri görev için mi, cemaat görevi için mi çaba sarf ediyorlar?

velhasıl, ağızlarını açtıklarında bu ülke için çalıştıklarını iddia eden adamlar, cemaat için bu ülkeyi arkadan vurmakta herhangi bir sorun görmüyorlar.

fethullah gülen cia ajanı olmuş, cia kontrolündeymiş veya değilmiş. bugün her kişi "acaba dinleniyor muyum?" korkusunu yaşıyorsa, ortalıkta kimisi gerçek, kimisi sahte yüzlerce belge dolaşıyorsa bu ne demek?

deniyor ki, "şeffaf oluyoruz, demokratik oluyoruz" almanya'da, ingiltere'de, abd'de, fransa'da bu denli ortaya saçılabilir mi bir şeyler? bir kaos ortamı, bir bilgi kirliliğinden oluşan çöp dağı olabilir mi?

fethullah gülen cemaatinin tek bir faliyeti bile yoktur ki, abd aleyhine olsun.

mevzu budur. bak bakalım cia ajanı mı, değil mi, kontrolünde mi, değil mi? 



6 Aralık 2013 Cuma

sayın adsız

İnnemel mû’minûne ihvetun HUCURAT SURESİ 10 BÜTÜN İNANANLAR KARDEŞTİR ırakta 3milyon insanın ırzına namusuna amerika el uzattı dil uzattı bu nasıl müslümanlık kardeşlik ki abd sığınıyor ALLAHIN VELİ KULLARI ANCAK ALLAHA SIĞINIR YUNUS SURESİ 62 VE 63

ABD NE İŞİ VAR SÖYLEYİN AÇTIKLARI OKULLAR KİME HİZMET EDİYO MAVİ MARMARADA İSRAİLİ TUTUYORLAR FİLİSTİNDE İSRAİLİ ÖBÜR TARAFTA ABD BUMUDUR MİLLETİN PARASINI DUYGULARINI SÖMÜRÜYORLAR UYANIIN ARTIK EN BÜYÜK HOLDİNG OLDULAR GAZETE TV ŞİRKETLER şimdi hükümete kafa tutuyorlar ulül emre itaat etmek farzdır bunudamı bilmiyorlar söyleyecek okadar çok şey var kiiii

masadaki yabancı

6 Aralık 2013 Cuma

Masadaki yabancı

Türkiye'de yaşananların bir iç mesele olduğunu sakın düşünmeyin! En büyük yalan ya da körlük budur!
Tabii, Türkiye'yi 200 yıldır kendi haline bırakmayan güçlerin bir anda sihirbaz tarafından yok edildiğini düşünmüyorsanız!
Türkiye çok uzun zamandır sermaye, asker, bürokrasi, istihbarat, partiler ve dini oluşumlar gibi tabelalar altında KONTROL edildi! Biz zamanın ruhuna hangisi uygunsa o enstrümanla karşılaştık! Şimdiye kadar yüzyüze geldiklerimiz daha çok askeri darbe, cunta ve ekonomik krizlerdi!
Çünkü ülkeyi avuçlarının içine alan YAHUDİ BANKERLER kumandayı bırakmak istemedi!
Hem para kazanmak, hem bizi tarihimizden koparmak, hem de istedikleri rotayı belirlemek için bir elleri içeride, diğer elleri ise Türk görünümlü BARONLARIN arkasındaydı!
Düne kadar devlet, devlet olmadığı/olamadığı için dışarıdan gelen ve birilerinin cebine inen parayı bilemedik!
* Kimin nasıl ve neden ZENGİN olduğunu hiç öğrenemedik!
* Hangi bankalar, hangi krediler ve hangi paralar birilerinin kasasına girdi!
* Musevi BARONLARA çalışan kaç kişi vardı?
* Türk bildiğimiz, laikliği ağzından düşürmeyen ancak Museviler'in karşısında el pençe divan duran kaç BARONUMUZ oldu?
* Neden hep Londra'nın kararları uygulandı?
* Tel Aviv'i İstanbul üzerinden Londra'ya oradan da New York'a bağlayan faktörler ve aktörler kimdi?
* İsmini bilmediğimiz, sokakta görsek asla ve kat'a tanıyamayacağımız ama herkese para dağıtacak kadar güçlü olan isim kimin adamıydı?
* Bu adamlar neden PARA ile her sorunu aşacaklarını düşünüyordu?
* Türkiye bu adamlara çalışacak kişileri nasıl kolaylıkla üretiyordu?
Soru çok!
Ciddi bir sosyolog yetiştiremediğimiz için derinliklerde yatan cevabı bilmiyorduk!
Aile bağlarını görmeden, dışarısı ile kenetlenenleri bir bir ortaya dökmeden kimse gerçekleri göremezdi!
Çünkü öyle bir yapı oluşturuldu ki DÜŞMAN içeride! Hem de yanı başımızda! Sakın abarttığımı düşünmeyin!
Daha önce FİNALİN İstanbul'da olacağını yazmıştım! Türkiye'yi alan, kupayı kaldıracaktı çünkü!
Ama bizler bunu görmeyip KISIR tartışmalarla 200 yıldır sürdürdüğümüz KÖRLÜĞE devam ediyorduk!
Sınırlarımız içinde meydana gelen her değişikliğin altında kesinlikle YABANCI parmağı vardır! Abdülaziz'in öldürülmesi, Abdülhamit'in indirilmesi, Menderes'in asılması, Nihat Erim'in vurulması, Özal'ın zehirlenmesi gibi onlarca DERİN operasyonun arkasında DIŞARISI vardı!
Her zaman olduğu gibi içerideki adamlarını kullandılar! Sonuçta ülke her derin yırtıktan sonra YÖN değiştirdi!
Mesela rahmetli ÖZAL, Kürt sorununu bitirecekti! Gücü yetmedi! Ya erken ölümle ya da düşürme ile yeni KAPTANLARINI seçtiler! Her değişiklik ülkenin rotasından sapmasına yol açtı! Her siyasi infazdan sonra Türkiye büyüme hevesinden vazgeçti ve içeriye gömüldü!
Şimdi Türkiye'yi kendi haline bırakmak istemeyenler aynı ÇATI altında toplandı!
Hem KATOLİK hem PROTESTAN KİLİSESİ operasyonun arkasında! "Museviler nerede?" diye sormayın sakın!
Kraliçe'nin takibindeler çünkü!
Bakın geçtiğimiz günlerde İngiliz Başbakan Cameron, Çin'e tam 131 şirketin CEO'su ve patronuyla gitti! Amaç Obama'yı getiren güce karşı meydan okumaydı! Okudular da!
Bu ziyaretten hemen sonra Amerika'nın aslında BİRİNCİ adamı olan Joe Biden, Çin'e uçtu! Biden, Pekin'de Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Başbakan Li Keqiang'la bir araya geldi... Ancak ziyaretin perde arkası ile ilgili ilginç bir detay ortaya çıktı! Biden, ziyaret öncesi "Ben de işadamlarımı alıp geleyim" teklifinde bulundu. Ancak Çin yönetimi "İşimiz var, olmaz!" cevabını verdi!
2000'li yılların başından itibaren DÜNYA büyük değişim için start verdi!
Obama-Erdoğan-Putin ile Kraliçe, Krallıklar, Musevi BARONLAR, Avrupa ve Çin savaşmaya karar verdi! Bir tarafta milli devletler, diğer tarafta ise MUSEVİLERİN yönettiği PARA İMPARATORLUĞU vardı!
Çin de bu adamların SIĞINMA ÜSSÜ olarak var ettikleri limandı!
Finansı, madenleri, altını, elması, iletişimi, bankaları elinde tutan BARONLARIN karşısında YOK OLMAMAK İÇİN direnen DEVLETLER vardı!
Yaşadığımız ve içinde olduğumuz için anlayamadığımız mücadele ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI'ydı!
Mücadele bu kadar derin ve sertti!
Türkiye ise kavganın tam orta yerinde!
Erdoğan giderse, ülke diğer grubun eline geçecek ki zaten 200 yıldır onlar yönetiyor!
Yok; Erdoğan ve temsil ettiği akım kazanırsa bu milletin çocukları çok uzun zaman sonra ÖZGÜR ve BAĞIMSIZ olacak!
Savaşın aktörlerinden biri de, yani Erdoğan'ı götürmekten başka bir derdi olmayan CHP de, Amerika'da Musevi turunda! Sayın Kemal Kılıçdaroğlu en son CAFE MİLANO'da önemli Yahudi örgütleriyle buluştu! Amerikan Yahudi Komitesi (AJC), askeri ve stratejik konularda çalışan Ulusal Güvenlik İşleri Yahudi Enstitüsü (JINSA) ve New York merkezli İnkâr ve İftiraya Karşı Birlik (ADL) temsilcileri Kemal Bey'le çok iyi anlaştı!
Aralarından su sızmayacak duruma gelindi!
O masada çok ilginç bir kişi daha vardı!
28 Şubat'ın organizasyonunda yer alan ALAN MAKOVSKY de İsrail'in hakkını korumak için oradaydı! Postmodern darbe ile 300 milyarı çalınan bir ülkenin muhalefet lideri, o paraları götürenle aynı masadaydı!
Kemal Bey'in bunları bilip bilmediğini bilmiyorum...
Ama durum maalesef bu!
Bizim adına SOL denen partilerimiz neden Yahudiler ve onların Kemal Derviş gibi temsilcilerinden vazgeçemez?
Kimden korkarlar?
Bizim bilmediğimiz bağlantılar mı var?
Vardır elbette!
Söylenmez ama ülkenin sahibi olarak Museviler kendini görür! CHP de buna hizmet eder! Hem de gönüllü olarak!
Laiklik der, yaşam tarzı der, özgür basın der, hizmet eder!
Museviler'in adına ülkeyi kontrol edince ÖZGÜR BASIN, buna karşı çıkınca "BASKI VAR!" çığlığı...
Kemal Bey, Türkiye'nin ellerinden gittiğini anlatmak adına Amerika'ya uçtu! Mesafe uzun olduğu için TEHLİKEYİ (!) göremeyen Musevi BARONLARI uyarmak için o kadar yolu katetti!
"Daha ne bekliyorsunuz?
Erdoğan, Kürt sorununu da çözdü! Ülkeyi büyüttü büyütecek!" diye son ikazı yapmak için kendini ortaya attı! Ya da farkında olmadan bunları yapması sağlandı!
Durum bu!
Bir yanda ülkeyi büyütmek için çırpınan insanlar, diğer yanda ülkeyi soyup soğana çevirenlerle kader birliği yapan CHP!
Tamam, tarihimizi unutturdunuz!
Ama 28 Şubat daha dündü!
Bunlar gerçekten milleti aptal sanıyor!
Sansınlar!
Ama çok üzülecekler!
Bakın Obama asgari ücreti artırarak baronlara "Paralarınız yetmeyecek!" mesajı verdi! Putin, zaten hepsini kovdu!
En iyi niyetli yine Erdoğan!
Bizim BARONLARA uyum sağlasınlar diye zaman tanıdı!
Bu ittifak kazanacak ve Yeni Türkiye bütün ORTADOĞU'yu yönetecek!
Amerika'da yıkılan DÜNYA TİCARET MERKEZİ, yani İKİZ KULELER, İstanbul'a dikilecek!
Tabii içinde bizim BARONLAR olmayacak!
Eskiden para ve güç onlardaydı!
Artık roller değişti!
Sıkıntı bu!
Saldırının sebebi de!