Sevgili anne ve babalar; çocuklar çabuk büyüyor… Çocuklar büyüdükçe dertleri de büyüyor. Ve anne babanın şikayetleri başlıyor.
Şikayetler başlıyor, çünkü hızlı bir şekilde kontrolümüzden çıkıp değişikliklerini görüyoruz. Çocuklarımız, bizim gençliğimizde var olmayan bir yaşama biçiminin etkilerine giriyorlar. İstemediğimiz alışkanlıkları ediniyorlar. Yanlış arkadaşlıklar kuruyorlar.
Uyarıları, ricaları dikkate almıyorlar. Anne baba olarak bizi dinlemiyorlar. Tavırları zaman zaman saygısızlığa varıyor. Zaman zaman saldırganlaşıyorlar.
Biliyoruz ki; dünya imtihan dünyası. Bazılarımız servetle, şöhretle imtihan olurken, bazılarımız da çocuklarımızla imtihan oluyoruz.
Türkiye’de çocuk yetiştirmek zor zenaat. Annelik zor, babalık zor. Bir yerlerde yapılan küçük bir hatanın faturası çok ağır olabiliyor. Yine de işin hemen hemen bütün yükü ailelere, özellikle de anne babalara düşüyor. Anne baba olarak bu kutsal yükü kaldırmak zorundayız. Çünkü söz konusu olan hem onların, hem de bizim geleceğimiz.
Çocuğunuza belli yaşlarda namaz kılmayı, Kuran okumayı öğretebilirsiniz. Namaz sureleri ile birlikte bir sürü de ilahi, ayet, hadis ezberletebilirsiniz. Ama onlara büyükleri saymayı, küçükleri sevmeyi öğretemezseniz, milli ve manevi değerleri veremezsiniz, tarihiyle bütünleştiremezseniz, imandaki huzurun yanı sıra, inanmanın mantığını kavratamazsanız, çocuk, belli yaşlarda yalpalamaktan kurtulamayacaktır.
Bu da çocuğun geleceği açısından önemli bir tehdit oluşturur. Çünkü o takdirde çocuk, sokağın, televizyonun, gazetenin, envay çeşit müstehcen yayınların, sorumsuz politikacıların ve ‘sanatçı’denilen kimselerin etkisine girer. (Gerçek sanatçıları tenzih ederiz) Hem kıbleden, hem aileden kopar, yozlaşır, tükenir…
Çocuğunuza kendi yaşantınızla örnek olamazsanız, milli-manevi değer ölçülerini veremezseniz, batılılaşma sürecinin toplumumuza bulaştırdığı tortulardan ve tereddütlerden koruyamazsınız.
Anne-baba olarak önce biz kendimizi eğitmeliyiz. Kendimizi yeterli hale getirmeliyiz. Kendimizi sürekli olarak eğiteceğiz. Televizyondan ziyade kitapla dost olacağız. İnanın kitap okumamak için uydurduğumuz bahanelerin hiçbiri geçerli değil. Ne kitapların fiyatı, ne zaman kıtlığı, ne şu, ne bu… Okumamanın mazereti olamaz. Unutmayalım, bahanelerimiz, çocuklarımızın geleceğini kurtarmaz.
Çocuk, babasının sırrı ve hususiyetlerinin sahibidir. Hayatı boyunca onun gözbebeği, ölümünden sonra da mevcudiyetini devam ettiren bir parçasıdır. Bütün hususiyetleri (iyi ve çirkinini) ondan âdeta miras yolu ile aktarır. Zira o, kalbinin bir parçasıdır. Bundan dolayı Allah-u Teâlâ, neseplerin korunmasını, neslin tevhid inancı üzere yetişmesini emretmiştir.
Bunun için aile halkına, özellikle yeni yetişen çocuklara her şeyden önce öğretilmesi gereken şey, iman esaslarıdır. Yani Allah’ın varlığı ve sıfatlarıyla tanıtılması, hiç bir şekilde O’nun ortağı yardımcısı olmadığı, insanların O’nun hükümleri, emir ve yasaklarına uygun yaşaması gerektiği inancıdır. Yaş ve idrak yönüyle bir şeyler öğrenme durumuna gelen bir çocuğa, öncelikle bu inanç kazandırılmalıdır. Nitekim bir çok rivayetlerde Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz çocuk konuşmaya başlar başlamaz ona tevhîdi (Lailahe illellah Muhammedun Rasulullah) öğretmemizi buyurmuştur.
Çocuğun ilk öğrendiği konuların başında, Allah-u Zülcelal’in onu gördüğü, bildiği ve onunla beraber olduğu gerçeğidir. Daimi olarak çocuğu Allah ile irtibatlandıracak bu görüş ve düşünüş sayesinde, Allah’a olan imanın tohumu da kalbe atılmış olur. Ayrıca, çeşitli vesilelerle korku duyan, güvensizlik sıkıntısı çeken çocuk için Allah’ın her an onunla beraber olması, önemli bir güven merkezi ve dayanağıdır.
Ebeveynin evlâda bırakacağı en güzel mirâs, hiç şüphesiz ki, onu güzel terbiye etmesidir (Tirmizî, Birr, 33). Güzel terbiye edilen çocuk, ebeveyni için âhiret mutluluğunun sebebidir. Ölen insanın amel defteri kapandığı halde Salih/iyi evlât bırakanın defteri kapanmaz; onun yaptığı hayırlı işlerden ebeveyn de mutlak fayda görür (Müslim, V, 73; Ahmed b. Hanbel, IV, 105).
TAVSİYELER
- Çocuğunuzu kendinize düşman etmek istemiyorsanız, bir başarısızlığından sonra “Ben sana demedim mi?” demeyin.
- Çocuğunuza emir vermeyin. Ondan isteyin.
- Haksızlığa uğradığınız bir yerde, hakkınızı arayış biçiminize çocuğunuzun tanık olmasını sağlayın. Ona kavga etmeden ve bağırmadan haksızlıklara karşı çıkmanın mümkün olduğunu gösterin.
- Çocuğunuzu dinlerken, mutlaka yüzüne bakın ve onunla göz teması halinde olun. Kendisine önem verildiğini hissedecektir.
- Çocuklarla anlaşmanın en iyi yolu, onlara iyi niyetle yaklaşmaktır.
- Çocuğunuzla aranızdaki duygusal çatışma, istemediğiniz boyutlara varıyorsa, “Kimin haklı olduğunu” düşünmek yerine, varmak istediğiniz amacı düşünün ve davranışınızı gözden geçirin.
- Bir tartışma sırasında asla birkaç sorunu birlikte çözmeye çalışmayın. Sorunları teker teker ele alın.
Küçük demeyin, terbiye beşikten başlar,
Hata, kızarak değil, öğreterek düzeltilir,
Düşünceler, inandırılarak benimsettirilir,
Aile içindeki geçimsizlik, çocuğu çok sarsar,
Her kötü hareketine, hep göz yumulmaz,
Aynı harekete bir iyi, bir kötü denilmez,
Çok sertlik gibi, çok şefkat de zararlıdır,
Hiçbir zaman onlara yalan söylenmez,
Sözünden çok, yaptığına değer verilir,
Kararlı olmak, çocuğu kötü hareketten korur,
Onun yanında başkaları çekiştirilmez,
Terbiyeden anne ve baba mesuldür,
Çocuklar hiçbir zaman kötülenmez,
Çocuğa verilen sözden dönülmez,
Onlar yalancılıkla asla suçlanmaz,
Sırlar onların yanında açıklanmaz,
Kibirlenmesine göz yumulmaz,
Samimi olduğunuza inandırılır,
Konuşmaktan ziyade yaşatılır,
Başkalarına yardıma alıştırılır,
Sabırlı olmasına alıştırılır,
Hayatın zorluğu öğretilir,
Her isteği yapılmaz.
aLıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...
Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...