Terörün Dünü Bugünü Yarını
03 Eylül 2012 Pazartesi
—Dünün kısa pantolonlu, bugünün hormonlu acar gazetecilerine ithaf olunur-
Ülkemizin Güneydoğusunda acilen tedavi bekleyen bir hastalığın olduğu gerçek...
Bu konuda yapılacak ilk şey, hastalığın iyi teşhis edilmesi ve isminin doğru konulması...
Bu yapılamayacak olursa; tedavi mümkün olmayacaktır.
Uzun yıllar sürüp g
iden bu hastalığın tedavi edilemeyişinin en önemli nedeni, isimlendirmenin yanlış, ürkütücü ve ürpertici oluşudur.
Tedavisine çalışılan bir sosyal hastalığın, ismi bile doğru dürüst konulamamışsa; nasıl olacak ta tedavi edilecek ve hasta sağlığına kavuşacaktır, söyleyebilir misiniz?
Güneydoğu meselesi bir 'Kürt' meselesi, ya da “Kürt kimliği” meselesi değildir.
Bu bakımdan, ”Kürtçe eğitim veren okullar açacak olursak; Kürtçe yayın yapan radyo ve televizyon yayınlarına izin verirsek; Kürt kimliğini tanımış ve bunun doğal sonucu olarak, Kürt meselesini çözmüş oluruz” tezi tamamen yanlıştır.
Bununla, bu söylenenler yapılmasın, demiyorum!
Bütün bunlar yapılsa da, Güneydoğunun problemi çözülmez diyorum. Ülkemizin Güneydoğu bölgesinde, yılardır şeytanın inanan insanla kavgasına benzer bir kavga yaşanmaktadır.
Güneydoğunun şeytanı, ülkemizin güçlenmesinden ve Ortadoğu'ya hâkim olmasından endişe eden ve Ortadoğu'da vazgeçilemez çıkarları bulunan dış güçlerdir.
Büyük şeytan konumundaki dış güçler; Güneydoğu bölgemizin yakın çevresindeki taşeron firmalarla ya da küçük boyutlu şeytanlarla, bölge insanını tahrik etmekte ve değişik yöntemlerle, onların içinden binde birlerden daha düşük oranlarla ifade edilebilecek kimilerini, kendi şeytani güçlerine katmaktadırlar.
Binde birlerden daha düşük oranlardaki bölge insanını saflarına katan bu taşeronlar ya da bu küçük şeytanlar; kendilerini besleyen yani bu işi kendilerine veren büyük işverenlerin yani büyük şeytanların istekleri, amaçları ve çıkarları doğrultusunda görevlerini yerine getirmekte; Güneydoğuyu kana bulayarak, ülkeyi ekonomik çıkmaza sokmaktadırlar. Ekonomik çıkmaza giren bir ülkenin ise, dış güçlerin karşısında direnebilmesi, dik durması zaten mümkün değildir; nerede kaldı Ortadoğu'ya hâkim olması…
Mesele bu kadar açık değil mi?
Gerçekten de, Güneydoğu bölgemizde yıllardır ismi konulmamış bir savaş yapılmıyor mu?
Yıllardır sürüp giden bu savaşta, bu ülkenin, bu devletin ve Aziz Anadolu insanının düşmanları “yedi düvel”den de fazla değil mi?
Hal böyleyken, meseleye nasıl “Kürt meselesi” ya da, ”Kürt kimliği meselesi” olarak bakabiliriz, söyleyebilir misiniz?
Meseleyi nasıl ”Müslümanların meselesi değil; görmüyor musunuz camide problemimiz var mı” biçiminde değerlendirebilir ve hafife alabilirsiniz? Kimilerinin sandığı ve de savunduğu gibi, eğer camide meselemiz olmasaydı ve şeytan camiye girmeseydi; Allah'ın Resulü(sav), cemaatin arasında dolaşır ve saflarını sıklaştırmakla uğraşır mıydı, hiç?
Niye azdan çok anlamıyorsunuz?
Gerçekten niye anlamıyorsunuz?
Niye anlamak istemiyorsunuz?
Şeytanın camiye bile girdiğinin niye farkında değilsiniz?
Bir kere daha tekrarında fayda görüyorum:
Güneydoğu meselesi, esas olarak dış kaynaklıdır ve Ortadoğu'da hayati çıkarları olan ve bugünün dünyasında büyük kabul edilen dış güçlerin oldukça büyük boyutlu bir oyunudur.
İkinci olarak; Güneydoğu bölgemiz, doğudan batıya uzanan dünya uyuşturucu ticaretinin en önemli ve en kısa geçiş güzergâhı üzerinde yer almaktadır.
İşte bu noktada, yani Güneydoğudaki bu kavganın sürüp gitmesi hususunda, ülkemizin güçlenmesini istemeyen dış güçlerle Uzakdoğu'dan aldıkları uyuşturucuyu, Uzakbatıya taşıyan uluslararası beyaz zehir kaçakçılarının çıkarları örtüşmektedir.
Biraz önce de belirtildiği gibi, bu güç odaklarının, bu şer gruplarının ve bu çıkar çevrelerinin faaliyetlerine yardımcı olan ve onların doğrultusunda hareket eden, sayıları binde birler oranında da olsa, kimi Güneydoğu insanımız da elbette bulunmaktadır.
Bu binde birlerin, özellikle silahlı güç olarak, şer odaklarının yanında yer almasının ve onların cephesinde, ülkemizin güvenlik güçlerine karşı savaşmasının bir kaç nedeni vardır ve bu nedenleri bir sonraki yazımızda enine boyuna irdeleyelim…
Tedavisine çalışılan bir sosyal hastalığın, ismi bile doğru dürüst konulamamışsa; nasıl olacak ta tedavi edilecek ve hasta sağlığına kavuşacaktır, söyleyebilir misiniz?
Güneydoğu meselesi bir 'Kürt' meselesi, ya da “Kürt kimliği” meselesi değildir.
Bu bakımdan, ”Kürtçe eğitim veren okullar açacak olursak; Kürtçe yayın yapan radyo ve televizyon yayınlarına izin verirsek; Kürt kimliğini tanımış ve bunun doğal sonucu olarak, Kürt meselesini çözmüş oluruz” tezi tamamen yanlıştır.
Bununla, bu söylenenler yapılmasın, demiyorum!
Bütün bunlar yapılsa da, Güneydoğunun problemi çözülmez diyorum. Ülkemizin Güneydoğu bölgesinde, yılardır şeytanın inanan insanla kavgasına benzer bir kavga yaşanmaktadır.
Güneydoğunun şeytanı, ülkemizin güçlenmesinden ve Ortadoğu'ya hâkim olmasından endişe eden ve Ortadoğu'da vazgeçilemez çıkarları bulunan dış güçlerdir.
Büyük şeytan konumundaki dış güçler; Güneydoğu bölgemizin yakın çevresindeki taşeron firmalarla ya da küçük boyutlu şeytanlarla, bölge insanını tahrik etmekte ve değişik yöntemlerle, onların içinden binde birlerden daha düşük oranlarla ifade edilebilecek kimilerini, kendi şeytani güçlerine katmaktadırlar.
Binde birlerden daha düşük oranlardaki bölge insanını saflarına katan bu taşeronlar ya da bu küçük şeytanlar; kendilerini besleyen yani bu işi kendilerine veren büyük işverenlerin yani büyük şeytanların istekleri, amaçları ve çıkarları doğrultusunda görevlerini yerine getirmekte; Güneydoğuyu kana bulayarak, ülkeyi ekonomik çıkmaza sokmaktadırlar. Ekonomik çıkmaza giren bir ülkenin ise, dış güçlerin karşısında direnebilmesi, dik durması zaten mümkün değildir; nerede kaldı Ortadoğu'ya hâkim olması…
Mesele bu kadar açık değil mi?
Gerçekten de, Güneydoğu bölgemizde yıllardır ismi konulmamış bir savaş yapılmıyor mu?
Yıllardır sürüp giden bu savaşta, bu ülkenin, bu devletin ve Aziz Anadolu insanının düşmanları “yedi düvel”den de fazla değil mi?
Hal böyleyken, meseleye nasıl “Kürt meselesi” ya da, ”Kürt kimliği meselesi” olarak bakabiliriz, söyleyebilir misiniz?
Meseleyi nasıl ”Müslümanların meselesi değil; görmüyor musunuz camide problemimiz var mı” biçiminde değerlendirebilir ve hafife alabilirsiniz? Kimilerinin sandığı ve de savunduğu gibi, eğer camide meselemiz olmasaydı ve şeytan camiye girmeseydi; Allah'ın Resulü(sav), cemaatin arasında dolaşır ve saflarını sıklaştırmakla uğraşır mıydı, hiç?
Niye azdan çok anlamıyorsunuz?
Gerçekten niye anlamıyorsunuz?
Niye anlamak istemiyorsunuz?
Şeytanın camiye bile girdiğinin niye farkında değilsiniz?
Bir kere daha tekrarında fayda görüyorum:
Güneydoğu meselesi, esas olarak dış kaynaklıdır ve Ortadoğu'da hayati çıkarları olan ve bugünün dünyasında büyük kabul edilen dış güçlerin oldukça büyük boyutlu bir oyunudur.
İkinci olarak; Güneydoğu bölgemiz, doğudan batıya uzanan dünya uyuşturucu ticaretinin en önemli ve en kısa geçiş güzergâhı üzerinde yer almaktadır.
İşte bu noktada, yani Güneydoğudaki bu kavganın sürüp gitmesi hususunda, ülkemizin güçlenmesini istemeyen dış güçlerle Uzakdoğu'dan aldıkları uyuşturucuyu, Uzakbatıya taşıyan uluslararası beyaz zehir kaçakçılarının çıkarları örtüşmektedir.
Biraz önce de belirtildiği gibi, bu güç odaklarının, bu şer gruplarının ve bu çıkar çevrelerinin faaliyetlerine yardımcı olan ve onların doğrultusunda hareket eden, sayıları binde birler oranında da olsa, kimi Güneydoğu insanımız da elbette bulunmaktadır.
Bu binde birlerin, özellikle silahlı güç olarak, şer odaklarının yanında yer almasının ve onların cephesinde, ülkemizin güvenlik güçlerine karşı savaşmasının bir kaç nedeni vardır ve bu nedenleri bir sonraki yazımızda enine boyuna irdeleyelim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...
Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...