Sultanü’l-Ârifîn Bayezid-i Bistâmî hazretleri buyurmuşlardır ki:
“Benim zamanımda İslâm içinde kümelîn-i evliyâdan yetmiş bin kadar veli var idi. Onların mâdûnunda çok veliler vardı.
Lâkin o asrın kutbu henüz keşfe erişmemiş ümmî bir haddâd idi ki
gece gündüz evlad u iyâlinin nafakası için dükkânında demircilik sanatı ile meşgul idi. Ben ise hayrette kalmış idim. Sırr-ı kudbiyyet nedir ki bu kadar velilerden birisine verilmeyip te bir ümmî ve henüz dîde-i basîreti küşat olmamış bir haddâda verildi, diye taaccüp ettim. Bir gün o haddâdın dükkânına vardım.
Selâm verdikten sonra haddâd yanıma gelip elimi öptü ve benden dua istedi.
Ben ona dedim ki:
“Ben senin ayaklarını pûs edeyim. Sen bana dua et.”
Cevapta o zat buyurdu ki:
“Fakat sana dua etmekle benim derdi derûnum teskin olmaz.”
Ve tekrar o zata dedim ki:
“Acaba derdiniz ne ola? Bizlere haber verseniz belki çaresine bakarız.”
O zat buyurdular ki:
“Acaba rûz-ı mahşerde bu kadar kulların hâli nice olur?” deyu ağlamaya başladı. Derdi derûnu bana dahi tesir edip beraber ağladık.
O vakit sırrıma nida olundu ki kutublar
“nefsî nefsî” diyenlerden değildir “ümmetî ümmetî” diyenlerdendir.
Hemen kalbimdeki hayret ref’ olunup bildim ki bu zatların istîdâdı başkadır.
Bunlar kalb-i Muhammedî üzere vâki olup mazhar-ı hakîkat-ı Muhammediye olmuşlar. Lâkin o hâlde henüz keşif hâli zuhur etmediğinden kutub olduğunu bilmiyordu. Kendisinden sordum ki:
“Halkın muazzeb olmasından size ne?”
buyurdular ki:
“Ey birader, benim hamîr-i fıtratım âb-ı şefkat ve merhametle bir derece yoğrulmuş ki eğer bütün insanların günahını bana yüklenip onları affeyleseler memnun olurum.” Ondan sonra kendisiyle bir haylice sohbet eyledim. Namazda okumak için benden bilmediği bazı sureler öğrendi. Lâkin benim batınım feyz-i Rabbanî ile öyle doldu ki kırk senede tahsil edemediğim dereceleri o mecliste tahsil eyledim. O vakit bildim ki sırr-ı kudbiyyet başka bir mânâdır. Ne ilim ile ne de kesret-i amel ile husule gelir şey değildir.”
Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:
ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ
“Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir.”
Maide Sûresi, Âyet 54
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...
Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...