Özellikle günümüzde müslümanların en önemli problemi
tesettür
Başını örtenler: Eğer inanmadan örtünüyorsanız, başörtüsünü
çıkarınız. Eğer siyasi simge olarak örtüyorsanız, çıkarınız. Eğer mahalle
baskısı ile örtüyorsanız çıkarınız. Eğer babanızın baskısı ile örtüyorsanız,
çıkarınız. Eğer kocanızın baskısı ile örtüyorsanız, çıkarınız. Eğer
ağabeyinizin baskısı ile örtüyorsanız, çıkarınız. Eğer yaşadığınız ortamda prim
yaptığı için örtüyorsanız, başörtünüzü çıkarınız. Eğer gelenek olduğu için
örtüyorsanız, çıkarınız. Eğer sizi güzelleştirdiği için başınızı örtüyorsanız,
çıkarınız. Eğer Allah için örtüyorsanız, sizi tebrik ederiz. Eğer inandığınız
için örtüyorsanız, sizi tebrik ederiz. Eğer dini gereklilik için örtüyorsanız,
sizi tebrik ederiz devam ediniz. Ancak artık özgür olmadığınızı unutmayın.
Başörtüsü ile sakız çiğneyerek dolaşamazsınız. Karşı cinsle sarmaş dolaş
olamazsınız. Artık temsil ettiğiniz bazı değerlerin var olduğunu unutmayınız.
Eğer inandığınız için örtünüyorsanız içini doldurunuz. Dürüstlüğünüz,
çalışkanlığınız, hoşgörünüzle örnek olurken; ahlakî anlayışınız, oturup
kalkışınızda da daha dikkatli olmalısınız. Çünkü başörtüsü sizin için hem bir
hak hem bir değerdir. Haktır; çünkü sonradan çıkarılmış bir kavram değildir.
1400 yıllık bir geçmişi vardır. O halde örtündüğünüz gibi yaşayın. Yaşadığınız
gibi örtünün. Karşı çıkanlar: Başörtüsüne size ölümü hatırlattığı için
karşıysanız, vazgeçiniz. Ölüm vardır ve gerçektir. Başörtüsüne din
karşıtlığınız sebebiyle muhalifseniz, vazgeçiniz. Dinin teselli etme ve hayata
anlam katma gücünü yok edemezsiniz. Başörtüsüne korktuğunuz için karşıysanız,
korkunuzu analiz ediniz. Korkunuz dini bir veriden kaynaklanıyorsa, o veriyi
tartışınız. Korkunuz dinin yanlış yorumlarından kaynaklanıyorsa, doğru yorum
bulmak ya da oluşturmak için mücadele ediniz. Korkunuz küçük kentler ve
Anadolu’daki mahalle baskısı ile insanlarla diyologa giriniz. Birlikte yaşama
bilincini oluşturmak gibi bir misyon üstleniniz. Yasağı yasakla gidermek çözüm
olamaz. Korkunuz İran gibi olmaktan kaynaklanıyorsa, başörtüsüne karşı çıkmak
yerine radikalliğe karşı çıkınız. Korkunuz Atatürkçülüğün tehlikede olmasından
kaynaklanıyorsa hangi Atatürk’ü savunduğunuzu sorgulayınız. Korkunuz
Cumhuriyetin tehlikede olmasından kaynaklanıyorsa “Tek Parti Cumhuriyeti”ni mi,
“Çok Partili Cumhuriyeti” mi savunduğunuzu sorgulayınız. Korkunuzun sebebi
özgürlüklerin kaybolması ise, ise herkese özgür yaşayacağı ortam sağlayacak
çözümler üretiniz. Korkunuz laikliğin tehlikede olmasından ileri geliyorsa,
laiklikle din karşıtlığını karıştırıp karıştırmadığınızı sorgulayınız. Korkunuz
sahip olduklarınızı yitirmekse, elde ettiğiniz varlıklara “düşünceye karşı
düşünce” yöntemiyle mi mücadele ediyorsunuz, bunu sorgulayınız. Başörtülü
birini gördüğünüzde size ‘dinsiz’ denildiğini hissediyorsanız, vazgeçiniz.
Çünkü bu sizin algınız olabilir. Niyet okuyarak hükme varmak, insanı realite
körlüğüne götürür. Başörtülü bir kadını gördüğünüzde, ‘dinde böyle bir uygulama
yok’ diye düşünüyorsanız, bırakınız onu konunun uzmanları söylesin. Bilimsel
cahillik yapmayınız. Başörtüsünü ‘gericilik’ olarak değerlendiriyorsanız, asıl
gericiliğin öğrenme hakkını engelleme olduğunu görünüz. Gericilikle mücadele
cehaletle mücadeledir; dinle mücadele değildir. Başörtülüleri ‘kendilerini
kısıtlayan insanlar’ olarak görüyorsanız, inandığı değerler için zevklerinden
vazgeçenlere saygı duyunuz. Başörtülüler size ‘Usame Bin Ladin’i
hatırlatıyorsa, zihin haritanızı değiştiriniz. Radikal din anlayışının, İslam
dininin ilk doğuşunda üç halifeyi öldürdüğünü unutmayınız. Başörtüsünü görünce
‘dinî faşizm’den korkuyorsanız, Hitler’den hareketle ‘bütün Almanlar faşisttir’
deme adaletsizliğini yapmayınız. Başörtülüler, size ‘tehdit altında olduğunuz’
izlenimini veriyorlarsa, kendinize konuyu kişiselleştirip
kişiselleştirmediğinizi sorunuz. Başörtülülerle konuşmayı deneyiniz. Önyargıları,
diyaloglar aydınlatır. Bir insanın başının zorla kapatılmasından yana iseniz,
ceberutsunuz. İslam tarihinde selefi, harici radikalizm yorumu bunu
öngörmüştür. Bir insanın başını zorla açtırıyorsanız yine ceberutsunuz. Bu
durum, din karşıtlığını dogma haline getirdiğinizin ispatıdır: Kendinizle
yüzleşiniz. Belki de ‘Modern Tiran’lığı savunuyorsunuz. Güç kullanarak kendi
dogmalarınızı kabul ettirmek istiyorsanız, siz Ortaçağ’a aitsiniz. Dinî
görünümlü ya da modern görünümlü olmanız fark etmez. Siyasî talebi olmayan bir
genç kızın inançlarının gereğine göre yaşamasına karşı çıkıyorsanız, laikliğe
de karşı çıkıyorsunuz demektir. Siyasî talebi olmayan bir ailelerin çocuklarına
dinin öngördüğü ahlakî normları öğretmeyi, din dersi vermelerini laikliğe aykırı
görüyorsanız; bu davranış bilimsel, çağdaş, ilerleme ve aydınlanmaya uygun
değildir. Alternatif üretiniz. Siyasî talebi olmayan ama dinini yaşamak isteyen
doktora, mühendise, subaya karışmayınız. Aydınlanmanın Descartes döneminde
takılıp kalmışsınız demektir. Allah’a hesap verme duygusu yaşayan bir subay ya
da doktor ülke için şanstır. Siyasî talebi olmayan ama dinin teselli gücünü,
yaşama anlam katma özelliğini ve ölümden sonraki hayatı öngörme fikrini bilimle
birleştirenlere karşıysanız, bilimsel gelişmeye ve düşüncenin ilerlemesine de
karşısınız demektir. Başörtüsüne ‘bazı siyasîler sahip çıkıyor’ diye
karşıysanız, demokratlığınızı sorgulayınız. ‘Başörtüsü istismar ediliyor’ diye
düşünerek muhalefet ediyorsanız, istismar edenle etmeyeni anlamanın en iyi
yolunu deneyiniz. Bu konuyu istismar edeni etmeyenden, önyargılı olanı
olmayandan ayıran laboratuar, sosyal alanlardır. Üniversitelerde serbest
bırakın. Üç, beş sene gözlemleyin. Eğer kamu düzeni bozulursa ve başı açıkların
hakları ellerinden alınırsa, aptallık yapmayın; mücadelenizi verin. Eğer
askerseniz ve sezgileriniz, Türkiye’nin geleceğini tehdit edecek bir tehlikeyi
haber veriyorsa; üniversiteler sizin için birer sosyal psikoloji laboratuarı
olacak. Böylece siz de deneyecek ve göreceksiniz: Kamu düzeni, provokasyonlara
rağmen bozuluyor mu bozulmuyor mu? İnsan davranışlarının dilini, yalan söylenip
söylenmediğini, niyetleri anlamayı ve korkuları yenmeyi gösterecek en iyi yol,
deneme sınamadır. Deneme-sınama yöntemi her zaman risklidir, ancak radikalliği
önlemek için bu riski göze almak gerekir. Adalet, cesaret istediği gibi
doğruları bulmakta, risk almayı gerektirir. Özgürlük ve barış tarihte hiç kolay
elde edilmemiştir. Bazıları başının dışını örtüyor, bazıları içini örtüyor.
Bunun için sosyal psikoloji laboratuarı en etkili bilimsel deney ve gözlem
yeridir. Türkiye kendi modernizmini geliştirmek dünyaya model olma şansını
yakalayabilir. Bu konuda da rehberimiz akıl ve bilim olmalıdır. Bilim inancı
taklit etmez ama tehdit de etmez. İnceler, rapor eder ve tarih sahnesine sunar.
Özellikle üniversiteler hiçbir fikre kapısını kapamazlar. Analiz ederler,
yorumlarlar. Evrensel yaklaşım bu olmalıdır. İnanç bilimsel kategoridir.
Üniversitelerin sosyal psikolojik laboratuvar olması fırsatını kaçırmayalım. Türkiyemiz
bu sınavı dünyaya örnek olacak şekilde aşması dileğiyle… Prof. Dr. Nevzat
TARHAN
Başını örtenler:
Eğer inanmadan örtünüyorsanız, başörtüsünü çıkarınız.
Eğer siyasi simge olarak örtüyorsanız, çıkarınız.
Eğer mahalle baskısı ile örtüyorsanız çıkarınız.
Eğer babanızın baskısı ile örtüyorsanız, çıkarınız.
Eğer kocanızın baskısı ile örtüyorsanız, çıkarınız.
Eğer ağabeyinizin baskısı ile örtüyorsanız, çıkarınız.
Eğer yaşadığınız ortamda prim yaptığı için örtüyorsanız,
başörtünüzü çıkarınız.
Eğer gelenek olduğu için örtüyorsanız, çıkarınız.
Eğer sizi güzelleştirdiği için başınızı örtüyorsanız,
çıkarınız.
Eğer Allah için örtüyorsanız, sizi tebrik ederiz.
Eğer inandığınız için örtüyorsanız, sizi tebrik ederiz.
Eğer dini gereklilik için örtüyorsanız, sizi tebrik ederiz
devam ediniz. Ancak artık özgür olmadığınızı unutmayın. Başörtüsü ile sakız
çiğneyerek dolaşamazsınız. Karşı cinsle sarmaş dolaş olamazsınız. Artık temsil
ettiğiniz bazı değerlerin var olduğunu unutmayınız.
Eğer inandığınız için örtünüyorsanız içini doldurunuz.
Dürüstlüğünüz, çalışkanlığınız, hoşgörünüzle örnek olurken; ahlakî anlayışınız,
oturup kalkışınızda da daha dikkatli olmalısınız.
Çünkü başörtüsü sizin için hem bir hak hem bir değerdir.
Haktır; çünkü sonradan çıkarılmış bir kavram değildir. 1400
yıllık bir geçmişi vardır. O halde örtündüğünüz gibi yaşayın. Yaşadığınız gibi
örtünün.
Karşı çıkanlar:
Başörtüsüne size ölümü hatırlattığı için karşıysanız,
vazgeçiniz. Ölüm vardır ve gerçektir.
Başörtüsüne din karşıtlığınız sebebiyle muhalifseniz,
vazgeçiniz. Dinin teselli etme ve hayata anlam katma gücünü yok edemezsiniz.
Başörtüsüne korktuğunuz için karşıysanız, korkunuzu analiz
ediniz.
Korkunuz dini bir veriden kaynaklanıyorsa, o veriyi
tartışınız.
Korkunuz dinin yanlış yorumlarından kaynaklanıyorsa, doğru
yorum bulmak ya da oluşturmak için mücadele ediniz.
Korkunuz küçük kentler ve Anadolu’daki mahalle baskısı ile
insanlarla diyologa giriniz. Birlikte yaşama bilincini oluşturmak gibi bir
misyon üstleniniz. Yasağı yasakla gidermek çözüm olamaz.
Korkunuz İran gibi olmaktan kaynaklanıyorsa, başörtüsüne
karşı çıkmak yerine radikalliğe karşı çıkınız.
Korkunuz Atatürkçülüğün tehlikede olmasından kaynaklanıyorsa
hangi Atatürk’ü savunduğunuzu sorgulayınız.
Korkunuz Cumhuriyetin tehlikede olmasından kaynaklanıyorsa
“Tek Parti Cumhuriyeti”ni mi, “Çok Partili Cumhuriyeti” mi savunduğunuzu
sorgulayınız.
Korkunuzun sebebi özgürlüklerin kaybolması ise, ise herkese
özgür yaşayacağı ortam sağlayacak çözümler üretiniz.
Korkunuz laikliğin tehlikede olmasından ileri geliyorsa,
laiklikle din karşıtlığını karıştırıp karıştırmadığınızı sorgulayınız.
Korkunuz sahip olduklarınızı yitirmekse, elde ettiğiniz
varlıklara “düşünceye karşı düşünce” yöntemiyle mi mücadele ediyorsunuz, bunu sorgulayınız.
Başörtülü birini gördüğünüzde size ‘dinsiz’ denildiğini
hissediyorsanız, vazgeçiniz. Çünkü bu sizin algınız olabilir. Niyet okuyarak
hükme varmak, insanı realite körlüğüne götürür.
Başörtülü bir kadını gördüğünüzde, ‘dinde böyle bir uygulama
yok’ diye düşünüyorsanız, bırakınız onu konunun uzmanları söylesin. Bilimsel
cahillik yapmayınız.
Başörtüsünü ‘gericilik’ olarak değerlendiriyorsanız, asıl
gericiliğin öğrenme hakkını engelleme olduğunu görünüz. Gericilikle mücadele
cehaletle mücadeledir; dinle mücadele değildir.
Başörtülüleri ‘kendilerini kısıtlayan insanlar’ olarak
görüyorsanız, inandığı değerler için zevklerinden vazgeçenlere saygı duyunuz.
Başörtülüler size ‘Usame Bin Ladin’i hatırlatıyorsa, zihin
haritanızı değiştiriniz. Radikal din anlayışının, İslam dininin ilk doğuşunda
üç halifeyi öldürdüğünü unutmayınız.
Başörtüsünü görünce ‘dinî faşizm’den korkuyorsanız,
Hitler’den hareketle ‘bütün Almanlar faşisttir’ deme adaletsizliğini
yapmayınız.
Başörtülüler, size ‘tehdit altında olduğunuz’ izlenimini
veriyorlarsa, kendinize konuyu kişiselleştirip kişiselleştirmediğinizi sorunuz.
Başörtülülerle konuşmayı deneyiniz. Önyargıları, diyaloglar aydınlatır.
Bir insanın başının zorla kapatılmasından yana iseniz,
ceberutsunuz. İslam tarihinde selefi, harici radikalizm yorumu bunu
öngörmüştür.
Bir insanın başını zorla açtırıyorsanız yine ceberutsunuz.
Bu durum, din karşıtlığını dogma haline getirdiğinizin ispatıdır: Kendinizle
yüzleşiniz. Belki de ‘Modern Tiran’lığı savunuyorsunuz.
Güç kullanarak kendi dogmalarınızı kabul ettirmek
istiyorsanız, siz Ortaçağ’a aitsiniz. Dinî görünümlü ya da modern görünümlü
olmanız fark etmez.
Siyasî talebi olmayan bir genç kızın inançlarının gereğine
göre yaşamasına karşı çıkıyorsanız, laikliğe de karşı çıkıyorsunuz demektir.
Siyasî talebi olmayan bir ailelerin çocuklarına dinin
öngördüğü ahlakî normları öğretmeyi, din dersi vermelerini laikliğe aykırı
görüyorsanız; bu davranış bilimsel, çağdaş, ilerleme ve aydınlanmaya uygun
değildir. Alternatif üretiniz.
Siyasî talebi olmayan ama dinini yaşamak isteyen doktora,
mühendise, subaya karışmayınız. Aydınlanmanın Descartes döneminde takılıp
kalmışsınız demektir. Allah’a hesap verme duygusu yaşayan bir subay ya da
doktor ülke için şanstır.
Siyasî talebi olmayan ama dinin teselli gücünü, yaşama anlam
katma özelliğini ve ölümden sonraki hayatı öngörme fikrini bilimle
birleştirenlere karşıysanız, bilimsel gelişmeye ve düşüncenin ilerlemesine de
karşısınız demektir.
Başörtüsüne ‘bazı siyasîler sahip çıkıyor’ diye karşıysanız,
demokratlığınızı sorgulayınız.
‘Başörtüsü istismar ediliyor’ diye düşünerek muhalefet
ediyorsanız, istismar edenle etmeyeni anlamanın en iyi yolunu deneyiniz.
Bu konuyu istismar edeni etmeyenden, önyargılı olanı
olmayandan ayıran laboratuar, sosyal alanlardır. Üniversitelerde serbest
bırakın. Üç, beş sene gözlemleyin. Eğer kamu düzeni bozulursa ve başı açıkların
hakları ellerinden alınırsa, aptallık yapmayın; mücadelenizi verin.
Eğer askerseniz ve sezgileriniz, Türkiye’nin geleceğini
tehdit edecek bir tehlikeyi haber veriyorsa; üniversiteler sizin için birer
sosyal psikoloji laboratuarı olacak. Böylece siz de deneyecek ve göreceksiniz:
Kamu düzeni, provokasyonlara rağmen bozuluyor mu bozulmuyor mu?
İnsan davranışlarının dilini, yalan söylenip söylenmediğini,
niyetleri anlamayı ve korkuları yenmeyi gösterecek en iyi yol, deneme
sınamadır.
Deneme-sınama yöntemi her zaman risklidir, ancak radikalliği
önlemek için bu riski göze almak gerekir.
Adalet, cesaret istediği gibi doğruları bulmakta, risk
almayı gerektirir.
Özgürlük ve barış tarihte hiç kolay elde edilmemiştir.
Bazıları başının dışını örtüyor, bazıları içini örtüyor.
Bunun için sosyal psikoloji laboratuarı en etkili bilimsel deney ve gözlem
yeridir.
Türkiye kendi modernizmini geliştirmek dünyaya model olma
şansını yakalayabilir.
Bu konuda da rehberimiz akıl ve bilim olmalıdır.
Bilim inancı taklit etmez ama tehdit de etmez. İnceler,
rapor eder ve tarih sahnesine sunar. Özellikle üniversiteler hiçbir fikre
kapısını kapamazlar. Analiz ederler, yorumlarlar. Evrensel yaklaşım bu
olmalıdır.
İnanç bilimsel kategoridir. Üniversitelerin sosyal
psikolojik laboratuvar olması fırsatını kaçırmayalım. Türkiyemiz bu sınavı
dünyaya örnek olacak şekilde aşması dileğiyle…
Prof. Dr. Nevzat TARHAN
Allah razı olsun yazardan o kadar güzel analiz etmiş ki başörtüsü gerçeğimizi.
YanıtlaSilResim eksik ve yazi yine cok uzun. Aralikli olarak eklemeniz lazim. Daha okunur bir halde olur.
YanıtlaSil