Suya girmiş balıklara,
… ve tövbe edin hepiniz Allah’a ey inananlar ta ki kurtulun, erin muradınıza. [Nûr:31]
Bu şeb fahru’l-leyâlî, leyle-i pâk-i Regâib’dir
Bu şeb takdîse şâyân bir şeb-i âl-i merâtibtir
Receb ayının, diğer aylar üzerine fazileti, Kur’ân-ı Kerîm’in diğer sözlere olan üstünlüğü gibidir… [Hadis-i Şerif]
İlkbahar, yaz, sonbahar, kış gibi 3 ay süren 4 mevsime benzer 3 aylık nurlu bir devre, bir mânevî hayır ve bereket, feyiz ve fazilet mevsimi başlıyor…
Hem Allah’ın ayı hem Muharrem bir ay olan Receb-i Şerif’te bir mübarek gün olan Cuma’ya eriştirene, aziz olan ömür içre bir ucu Ramazan-ı mağfiret-nişân’a varan kolayından bir aşk yolu ihsan edene şükre güç yetiremeyiz, böylesi bir nimetin farkındalığını bahşeden Nur-u mübin’i hakkıyla övmekten de âciziz…
Akılla bildik ki şükretmek lazım gel gör ki akıl bile O’ndan nimet iken işin mâhiyeti anlaşılmıyor, aah!
Biz nice zamandır yoldan ayrı düştük, çok sıkıntılara katlandık, sonunda sana kavuştuk, yol armağanı olarak sana zavallılığımızı, acizliğimizi getirdik, şüphesiz pek susadık; bize su ver! Bunca acziyet içre Ey sevgili, sen âb-ı hayatsın, sen manalar denizisin; biz susamışlar sana geldik, bize su ver! Biz istek testilerini aldık, sana geldik, ey can bize su ver, testilerimizi doldur! Ey can deryası, bizim balık gibi olan canlarımız seni istiyor. Sudan ayrı düşen balık yaşayabilir mi? Bize acı, bizi suya kandır! Şu aşk yolunda zavallı akıl, şüphelere, vesveselere düştü. Sen şüphelerden vesveselerden de üstünsün, bize su ver, bizi kurtar!
Aklı yarım olan, senin aşkınla ne yapar? Seni gereği gibi sevmemiz için o aklı da bizden al! Çünkü sen akıllıların, akıldan akılla geçildiği makamı bilirsin, bize su ver! Bizim aşk susuzluğumuzu gider…
Kulak bir hassedir, ruh bu âlemi o pencere ile işitir. Eğer bu pencereyi nura açmayıp nefis hesâbına çalıştırsan, kalbe verdiğin bozuk ritimle, gün ve ömür boyunca yalan yanlış melodileri tekrar edip durursun, bir de bakarsın dilinden gönlüne açılan yoldan ne karanlıklar akmış ülkene..
Madem oluklar çift akar, birinden nur, birinden kir… Niyaza durmuş gönlünden nefes verdiği Neyzen-Hattat Emin Dedemin hüzzam terennümle başlayan nurdan bir nefes sunalım kandil simidi niyetine, ister süte bandırıp afiyetle yersiniz diye:
Salik merâtib kateder
Tekrâr-ı hu ya hu ile
Âşık hicâbın ref eder
Ezkâr-ı hu ya hu ile
Keşf ü keramâta erer
Cümle makamâtı geçer
Vahdet gülün dâim derer
Gülzâr-ı hu ya hu ile
Kesrette buldu vahdeti
Mihnette buldu rahatı
Firkâtte buldu vuslatı
Her bâr-ı hu ya hu ile
Gel ey Senaî daima
Hu zikrin et subh u mesa
Ta keşf ola sana likâ
Esrar-ı hu ya hu ile [289. mestmp3]
Manevi ilimlerin dürüldüğü bir nokta olan şu nutk-u şerifin üstüne hiçbir şey söylemeksizin mektubu sırlasak o bir yol bulup diyeceğini derdi amma neylersiniz “ben” diyen cahiller o noktayı çoğalttılar…
Peki neymiş inanan bir canın, mertebeleri geçip de karar kılacağı ideal durak? Bu hüzzam ilahide “tekrar-ı hu ile” yolun mertebeleri geçildiği gibi, dühulu ile müşerref olduğumuz üç aylar da her yıl tekrar eden büyük bir imkân, kıymetli bir fırsat, pek uygun bir zaman, ideal bir durakdır.
Gece ile gündüz seni işlerler. Onları sen işle. Onlar her gün senden bir şey koparıyor, sen de onlardan bir şey koparmaya bak. [Hz. Ali k.v.]
Vaktiyle bir abdesthane’nin kapısında rastladığımızda pek bir şaşırmıştık: “Çokları namazın burada başladığını bilemediler!” Evet, namazdan önce temizlenme, taharet mecburidir ama bu manaya ermeğe henüz vakit varmış meğer…
Bilmem Cebrail aleyhisselam’ın üç büyük ikazını işittiniz mi? En büyük meleğin bedduası ve Alemlere rahmet olanın bu bedduaya icabeti yeterince şok edici bir ikaz değil mi! Bir ikaz daha ne kadar acı verebilir: “Burnu yere sürtsün, rahmetten uzak olsun!”
Alemlerin Rabbi’nin, alemlere rahmet olan Habib-i Kibriyâsı minberde üç sefer amin, amin, amin buyurdular. Ashab-ı kiram şaşırdılar: “Bir muhatab, bir dua eden yok oysa siz amin buyurdunuz!”
“Cebrail(as) geldi üç şey üzerine rahmetten uzak olsun dedi ben de icabet ettim” buyurdu Efendimiz(sav)… İlki: “her kim Ramazan-ı şerif’e girer ve affolmadan çıkarsa rahmetten uzak olsun…” Büyük bir kadrin, lütfün faciası rahmetin en uzak kıyısına atıyor muhatabını…
İşte senin ayın olan Ramazan-ı şerif’te rahmete gark olmanın yolu Allah’ın ayı olan Receb-i Şerif’te bir keskin dönüş ile tövbe ile yola girmekden geçiyor…
Allah, bir kulunun tövbesine, sizden birinizin çölde devesini kaybettiği haldeyken devesini bulmasından daha çok sevinir. [Hadis-i Şerif]
Hâsılı Receb ayının kutsal bir ay olduğu önemli. En önemli sıfatlarından birisi Receb ayının, tövbe ayı olmasıdır. Tövbe Arapça’da dönüş demek. Yâni kulun yanlış yolu bırakıp, günahı, haramı, isyanı bırakıp Cenâb-ı Hakk’ın yoluna dönmesi, hak yola girmesi, cennet yoluna teveccüh etmesi, dönüş yapması demek…
Numune-i imtisalimizin “Benim ayımdır” buyurduğu Şaban-ı Şerif’de, Hak dostun güzelliği ile güzelleşmenden, O’nun rengine boyanmaktan geçiyor…
Andolsun ki; sizin için Allah Resulü’nde pek güzel bir örnek vardır. Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için. [Ahzâb, 21]
Sonunda “eyvah ki yaman aldandık” dememekse maharet, Akıllı insan, yolun sonunu başından görendir!
Ve sen şimdi Aziz kardeş! Bu büyük lütfun kadrini bil! Acaba bir dahaki tövbe mevsimine erebilecek misin? Fırsat geçirme, tembellik ve gafleti kov, gayrete gel, Hakk’a dön! O’nun engin rahmetine talip ol, yolunda kâim, zikrinde dâim ol ki cümle felah bundadır.
Gözüm seğiriyor. Acaba sevgili mi geliyor? Yüreğim hızlı hızlı çarpıyor. Anlıyorum, gönlümü elemden alan gelmededir. Bu hüdhüd kuşu, Hz. Süleyman’ın ordusundan, şu bülbül de gül bahçesinden uçup gelmedeler. Canına karşılık bir kadeh şarap satın al, yok eğer müflis isen canını değil, kendini sat gitsin! Çünkü alıcı geliyor. O bekleyiş kulağı, müjdeli haberler alıyor. O ağlayıp duran göz de sevgilinin yüzüne kavuşmada. Bağın, bahçenin perişanlığı geçti gitti. Güzel İşte vuslat ordusu yola düşmüş de o eyvahlara çare bulmaya geliyor. Çekinme, açıkça söyle! Şu fâni bedene ait istekler kaçtı gitti, çünkü Hakk’ın sıfatları gelmede. Ey bahçenin müflisleri, sonbahar yolunuzu kesmişti, varınızı yoğunuzu almıştı. İlkbahar sultanı ihsanlarda bulunmak, elinizden çıkanları tekrar bağışlamak için yola düşmüş geliyor. [Hz. Pir Mevlana]
Hoşgeldin Receb-i Şerif, Receb-i Esabb (Sağnak halinde rahmetin yağdığı ay) ve hoşgeldin ey Leyle-i Regaib (adını meleklerin verdiği pek çok lütuf ve ihsanla dolu gece)… Mevlam, cümlemize meded ü inayet eyler de Seni hoşça karşılarız, seninle bir hoş oluruz…
İndi penhây-ı zemîne eser-i feyz-i Hüdâ
Çıktı tâk-ı felege velvele-i hayr duâ
Mevlam, Receb ve Şaban’da bizleri mübarek kılıp Ramazan-ı mağfiret-nişâna eriştirsin! Bizi Ramazan’ın kıymetini idrâke eriştirsin! Bizi Ramazan’da vaad ettiği yüksek müjdelere eriştirsin! Bizi Ramazan bereketiyle rahmetine ve mağfiretine eriştirsin! Bizi Ramazan hürmetine rızâsına eriştirsin!
Mevlam, yüzümüz karasına bakmayıp avn ü inâyetini dest-gîr ve tevfîkini bize refîk eylesin de bizi emir ve yasaklarda mükellefiyetlerde kalanlardan değil aşkla, muhabbetle yükselenlerden eylesin.
Niyaz ederiz ki Allah-ı Zülcelâl bize her hususta meded ü inayet buyursun. Resulullah Efendimiz’in şefaat-i seniyyelerini, ahiret hayatında “günah silici” olarak değil dünyada da kendimize O’nu örnek almayı, bu suretle şefaat-i Mustafa’ya hakikaten nâil olmayı nasib buyursun
Bi ismi zâtike, Ya Allah huu
Muhabbet-i Ehli beyt-i Mustafa üzerlerimize sâyebân, Vakt-i şerif, sebeb-i gufran, aleme bayram olan Cuma, Şehrullah olan Receb-i Şerif, ömür ve şahsiyetlerimiz, âhir ve âkibet, zâhir ve bâtınlarımız hayrola,
semazen net alıntıdır
AMİN ,amin ..Sizinde cumanız mübarek olsun,dualarda buluşmak niyazıyla...
YanıtlaSil