29 Mayıs 2011 Pazar
fetihler fatihler bitmez
Tarih 627 yılını gösteriyordu. Tozu dumana katan bir haberci, Medine sokaklarında dolaşıyor, Allah Resulünü(s.a.v) arıyordu.
Getirdiği haberin ehemmiyetini anlamak için bu habercinin gözlerine bakmak yeterliydi. Peygamberimizin mescitte olduğu söylenince o tarafa yöneldi. Mescide vardı, peygamberimizin kulağına bir şeyler söyledi. İki cihan Serveri, aldığı haber üzerine derhal bir meşveret meclisini topladı. 'Mekkeliler büyük bir orduyla Medine'ye doğru yola çıkmışlardı.' Bu küffar ordusunun hedefi -kendilerince- Uhud savaşında yarım kalan işlerini nihayete erdirmekti.
Ashabı-ı Kiram(r.a)'ın gözleri, peygambere çevrildi, mübarek dudaklarından çıkacak emri harfiyen yerine getirmek için yay gibi gerildi.
Peygamberimiz, 'Medine de kalalım. Şehri savunalım. Meydan savaşından uzak duralım.' buyurdular. Tek bir ses ashabın ağzından 'Olur ya Resûllulah!'
Medine de telaşlı, hummalı bir gayret var! Kılıçlar bileniyor, zırhlar yağlanıyor' Bu esnada pür edeple birisi yaklaşıyor cihan Serverinin yanına. Allah resulüne söyleyeceği bir şeyler var. Peygamberimiz doğruluyor, 'Buyur ya Selman'' Selman-ı Farisi(r.a), 'Anam babam sana feda olsun Ya Resullah! Bilirsiniz ki ben Farisiyim. Biz savaşçı bir milletiz. Bizde pek çok savaş usul ve kaidesi var. Atalarım, kendilerinden daha kalabalık bir orduyla cenk edeceklerse savunmaya çekilirler. Savundukları yerin etrafını da bir atlının geçemeyeceği derinlik ve genişlikte kazarlar. Şayet uygun görürseniz bizde Medine'nin etrafına hendek kazalım.'
Selman-ı Farisi hazretlerinin teklifini muvafık gören Allah Resulü (s.a.v), şehrin etrafına hendek kazılmasını emretti. Ashabı kiram hummalı bir çalışmanın içine girdi. Gökyüzünün yıldızları, Medine'nin etrafına hendek kazarken, başka bir tarihin, başka bir beldenin temellerini de kazdıklarını bilmiyorlardı. Çok değil az sonra Allah Resulünün ağzından, o kutlu müjdeyi alacaklardı:
'İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.' (Ahmed b. Hanbel, el Müsned, 4/235)
Dilerseniz bu kıssanın geri kalan bölümünü Asım Köksal Hoca Efendinin, 'İslam Tarihi' adlı eserinden takip edelim.
Amr b. Avf der ki:
'Ben, Selman, Huzeyfe b. Yeman, Numan b. Mukarrin ve Ensardan alt kişi, kendimize ayrılmış olan kırk arşınlık yeri kazıyorduk.Zübab'ın dibinden kazarak nemli tabakaya kadar inmiştik ki, karşımıza bembeyaz ve parlak bir kaya çıktı.Onunla uğraşırken, balyoz, kazma, kürek, külünk.. gibi demir araçlarımız kırıldı, kazı işinden aciz kaldık. Bunun üzerine, Selman'a: 'Ey Selman! Resûlullah Aleyhisselama git de, şu kayadan dolayı çektiğimizi haber ver!' dedik.
Selman: 'Yâ Rasûlallah! Babalarımız, analarımız sana feda olsun! Hendeğin içinde, karşımıza ak bir kaya çıktı. Onunla uğraşırken, bütün demir araçlarımız kırıldı, kazmaktan aciz kaldık!
Peygamber Efendimiz:'Ver bana balyozu ey Selman!' buyurdu. Selman'ın balyozunu aldıktan sonra, hendeğin içine, yanımıza indi. Biz, dokuz kişi, hendeğin bir tarafına çekildik. Allah Resulü kayaya elindeki balyozla öyle bir darbe indirdi ki, kaya yarılıverdi! Sonra, kayaya balyozla ikinci bir darbe daha indirdi. Kayadan karanlık bir evdeki kandil gibi Medine'nin iki kayalığı (dağı) arasını aydınlatan bir şimşek çaktı. Peygamber Efendimiz, balyozla üçüncü darbeyi indirince, kayayı parçaladı. Daha sonra Selman, Peygamber Efendimizi elinden tutarak hendekten yukarı çıkardı.
Selman:'Babam, anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Ben şimdiye kadar hiç görmediğim şeyi gördüm!' dedi.
Peygamber Efendimiz, yanındakilere:'Selman'ın gördüğünü siz de gördünüz mü? diye sordu.'Evet! Babalarımız, analarımız sana feda olsun yâ Rasûlallah!Sen vurduğun zaman kayadan dalga gibi şimşek çaktığını biz de gördük!' dediler.
'Ben kayaya ilk darbeyi indirdiğim zaman çıkan, sizin de gördüğünüz şimşek, bana Hîre şehrinin köşklerini ve Kisrâ'nın Medâin'ini aydınlattı da, onlar bana köpeğin altlı üstlü yan dişleri gibi göründü! Cebrail de, ümmetimin oralara hakim olacaklarını haber verdi. Kayaya ikinci darbeyi indirdiğim zaman çıkan, sizin de görmüş olduğunuz şimşek, bana Rum ülkesinin kızıl köşklerini, saraylarını aydınlattı da, onlar bana köpeğin altlı üstlü yan dişleri gibi gözüktüler! Cebrail de, ümmetimin oralara hakim olacaklarını bana haber verdi! buyurdu.
FETİHLER VE FATİHLER BİTMEZ
Fetih tamamlandı mı? Evet! İstanbul'un fethi tamamlandı. Fakat, fetih henüz bitmedi, bitmeyecekte' Fetihler sadece kalelerden mürekkep değil şüphesiz. Allah Teala (c.c)'nın, 'Ben hiçbir yere sığmam, kulumun kalbine sığarım' buyurduğu kalplerin, gönüllerin fethi var. İstanbul'un fethini müjdeleyen, öven bir hadis varken gönüllerin fethini müjdeleyen, öven onlarca, yüzlerce hadis...
Gönül kaleleri nefis ve şeytan tarafından zapt edilmiş binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insan var. Ve insanlar bu düşmanlardan kurtulmak için birer Fatih bekliyor.
Dün, Allah'ın evi olan kalplerden şeytanı ve nefsi kovup gönülleri fetheden Pir-i Türkistan Ahmed Yesevi, Şah-ı Nakşibend, Hacı Bayramı Veli, Hacı Bektaşi veli, Gavs-ı Kasrevi (k.s) gibi Peygamberin övdüğü komutanlar gönülleri fethediyorlardı, bugün başka Fatihler'
Birer fatih olamayacağımıza göre bu komutanların emrinde bir nefer, bir Ulubatlı Hasan da olamaz mıyız'
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...
Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...