12 Temmuz 2008
Sakınmalı insan, önce insanlardan. Yani kalabalıklardan. Yığınlardan.
Uzak olmalı. Uzakta durmalı. Uzakta kalmalı.
Uzaklara mı kaçmalı?
Hayır!
Pekâlâ kalabalıkların içinde olmalı, çokluğun içinde yüzmeli, gürültünün içine gömülmeli ve fakat her hâlukârda kendiyle başbaşa kalmalı. Kalabilmeli. Kalmayı bilmeli.
Kendiyle. Kendi kendine. İçinin sessizliğini duymalı. Ne yapıp edip içindeki sessizlikte uyumalı.
Şüpheye mahal yok, dilerse, duyar. Dilerse, uyur.
Gayrıya iltifat etmemeli. Nazarını gayrıdan kesmeli. Gayrın içinde gayr olmalı.
Dilerse, olur. Dilerse, bulur. Dilerse, kişi, halk içinde Hakla olur. Dilerse, Hak bile olur.
Hakikat talibi, hakikatin talibi, elbette içinden geldiği gibi konuşmalı. İçten konuşmalı. Kendi karşısına kendisi gibi konmalı. Kendisiyle, kendisi, kendisi gibi, konuşmalı.
Lâkin özü sözü bir olmamalı. Bilhakis özü bir, sözü bin olmalı. Sözü, yani yüzü. Görünüşü. Kıyafeti. Zahiri.
Talibin içi dışı bir olmamalı. Önce, nasıl olduğunu, nasıl göründüğünü, nasıl görüldüğünü bilmeli.
Kendini, nasılsa öyle bilmeli. Kendine, nasılsa öyle görünmeli.
Olduğu gibi görünmeli. Tabii ki kendine. Göründüğü gibi olmalı. Aslâ yalan söylememeli. Aldatmamalı. İçi dışı bir olmalı. Hep kendine. Kendi kendine. Bir tek kendine. Özüne. Zatına.
Muhatab kendi değilse, hiç tereddüt etmemeli, içi başka, dışı başka olmalı.
Ya gayr?
Ya başkası, başkaları?
Aslâ başkalarına olduğu gibi görünmemeli!
Kesinlikle hakikatini başkalarının önüne atmamalı!
Hakikatini, ve dahî hakikati. Evet, aslâ göründüğü gibi olmamalı!
Bazen nezahet için, bazen nezaket için, bazen de hak için, hakikat için olduğu gibi görünmemeli, göründüğü gibi olmamalı talib!
O’nun ahlâkıyla ahlâklanmalı. Güzel’in ahlâkıyla. Güzel olduğu için güzeli sevenin ahlâkıyla. Hem zâhir, hem bâtın olanın ahlâkıyla. Zahirinde (dışında) başka, batınında (içinde) başka olanın ahlâkıyla. Başka başka olanın, başka başka tecelli edenin ahlâkıyla. Hem gizli ve saklı, hem de aşikâr olanın ahlâkıyla.
Başkalarının nezdinde başka başka olmalı. Her an başka bir hâlde bulunmalı. Bir hâli bir hâline uymamalı. Hâlden hâle. Makamdan makama. Mertebeden mertebeye. Oluşu başka, görünüşü başka olmalı. Başka başka olmalı. Bambaşka.
Birliği özünde bulmalı. Özünde birlik olmalı. Bir olmalı.
Hâl böyleyken, ne zahiri, ne batını olmalı.
Noktanın içi de, dışı da olmaz. Nokta olmalı.
İnsanlara sadece idrakleri ölçüsünce hitab etmemeli, akıllarınca söylememeli, aynı zamanda idrakleri ölçüsünce görünmeli de.
Olan başka, görünen başka olmalı. Zahiri batınına eş olmamalı. Zıtların birliğine hürmet etmeli. Hakkın, o zıtlar hâlindeyken idrakine varmalı.
Cemâl hâlindeyken celâllenmeli, celâllenebilmeli. Celâllenmeyi bilmeli. Başkaları celâlini görmeli ve fakat cemâli, gerekiyorsa, başkalarına gizli kalmalı.
Tak yüzüne maskeni, saklan halkın arasında. Giy melâmet hırkanı. Örtün. Nazarlarından gizlen. Hakikatini bil, ama kimseye bildirme. Bilirlerse incitirler seni.
Unutma ey talib, hakikatte çıplaksın. Gizlinin gizlisi gizlini bilir. Bin sözünde, bin yüzünde bir olan özünü tanır.
Sana şahdamarından yakındır. Bilirsen. Batında.
Bilmezsen, çok uzaktır. Zahirde.
Aşk yolunun divanesi, batındaki zahiri izhar etmekle meşgul.
Demek ki senin de maksudun, zahirdeki batını keşfetmek olmalı.
dücane cündioğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yüksekten bakar ise Gönül yüksekte gezer, dem-be-dem yoldan azar, Dış yüzüne o sızar,içinde ne var ise...
Değerli yorumlarınız için çok teşekkürler...