tag:blogger.com,1999:blog-2560338053305975532.post1359407146374642770..comments2023-09-07T10:35:09.434+03:00Comments on GÖNÜL ÜNİVERSİTESİ: Evren ne demektir?Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/17817321565989751031noreply@blogger.comBlogger4125tag:blogger.com,1999:blog-2560338053305975532.post-68922357653156993022010-10-26T20:23:57.758+03:002010-10-26T20:23:57.758+03:00sayın kaptan yürekten tşk ediyorum bu güzel anlaml...sayın kaptan yürekten tşk ediyorum bu güzel anlamlı manalı yorumunuz<br />için anlaşılabilir olmak ne kadar<br />güzelAnonymoushttps://www.blogger.com/profile/17817321565989751031noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-2560338053305975532.post-84111803096426118582010-10-26T18:50:05.984+03:002010-10-26T18:50:05.984+03:00Paylaşımınız için teşekkür ederim. Acizane bu faki...Paylaşımınız için teşekkür ederim. Acizane bu fakir bir kaç cümlede eklemek ister, çorba da tuz misali: <br />On sekiz bin âlemin birleştiği, kesiştiği noktayız. Hem Rabbaniyeti(tanrılığı), şeytaniyeti, melekiyeti, hayvaniyeti, nabatiyeti hem de cemadiyeti(katılığı maddeliği) içinde barındıranız. İşte tüm kâinat zaten bunlardan ibaret olduğu için “Ben yere göğe sığmadım, mü’min kulumun kalbine sığdım” lütfüne mazharız. Tüm kâinatı yaradan Allah bu kalbe sığabiliyorsa, bu âlemde en büyük tecellisi, tezahürü olan ancak âdem aynasında gerçekleşiyorsa tüm kâinatın kıblesi insandır. Bazı tasavvuf büyüklerine göre Allah meleklere "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım." dediğinde... (ila ahirihi)hükmü gereğince "halife" den murat "aynadır" denilmiştir. Yani kıdem aynasıdır. Buna binaen görüş dört şekildedir. Kulun kulu görmesi, Kulun Allah'ı görmesi, Allah'ın kulu görmesi ve Allah'ın Allah'ı yani kendisini görmesi. Kulun kulu görmesini hepimiz biliyoruz. Allah'ın kulu görmesi de malumunuz O el-basirdir. Kulun Alah'ı görmesi kişinin yani kulun saflaşmış (nefsi safiye makamı) nefsine baktığında gördüğüdür. Bu noktada "Enel Hak (Ben Tanrıyım)" veya "Süphani(Kendimi tenzih ederim yani benzersizim)" diyenler olmuşturlar. Son olarak da Allah'ın Allah'ı görmesidir. Allah'ın insan-ı kamilin kalbine baktığında gördüğüdür.<br /><br />Saygılarımla...Kaptan Zorhttps://www.blogger.com/profile/04384639307242521516noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-2560338053305975532.post-32273386215895240432010-10-26T18:41:56.157+03:002010-10-26T18:41:56.157+03:00alıntıdır.
"Allah’ın adem (kâinat) ve kıdem (...alıntıdır.<br />"Allah’ın adem (kâinat) ve kıdem (insan) aynası olmak üzere<br />iki tür aynası olduğunu ve O’nun kendini kıdem aynasında görebildiğini, yani O’nu ancak kıdem aynasının gösterebildiğini,<br />kıdem aynasının da kendini adem aynasına yansıtmış olduğunu<br />evvelce anlatmıştık. Bu durumu izah için de “Kalbin aksi kâinat / Kalp içinde sırr-ı Zât” demiştik. Çünkü, Allah kendini adem aynası olan kâinatta görmek isteseydi, o zaman insanı yaratmasına gerek kalmazdı. Bunu istemediği içindir ki tüm cansız ve canlı dediğimiz yaratıklarıyla önce kâinatı yaratmış, sonra da ondakileri insanda toplamıştır. Onun için insan dışındaki<br />tüm yaratıklar ademde, boşlukta veya yokluktadır ve Allah’a<br />ayna olmaktan uzaktır. O’na ayna olan ve O’nun varlığını bildiren, kıdem aynası denen insandır. “Kâinat sevgiden yaratılmıştır”<br />cümlesiyle özetlenmiş anlam budur. Burada bahsedilen<br />insanın, karanlıktan tamamen kurtulmuş olan gerçek insan,<br />yani insan-ı kâmil olduğunu tekrarlamaya herhalde hacet yoktur. Diğerleri de görünüşte insandır ama karanlıkta olduklarından,<br />bakanı göstermez, üzerlerine vuran görüntüyü yansıtmazlar.<br />Sevginin Allah’tayken kendinden kendine olduğunu, kendini<br />görmek isteyince “insan” adını verdiği bir ayna yarattığını, bu aynanın Muhammed’in nuru olduğunu ve daha sonra Mu-hammed olarak dünya âlemine geldiğini, gelmeden önce insanı ikiye ayırıp yarısına kadın, yarısına erkek dediğini, zuhur âleminin bu ikilikten meydana geldiğini ve bu iki kutbun birleşmesiyle<br />ortaya bir eser çıktığını evvelce anlatmıştık. Eser, görünen şeydir.<br />Kâinat ve canlıları dahil, her eserin oluşmasında bu iki zıt güce ihtiyaç vardır. Hüvezzahir esması bu iki zıt güce ihtiyaç duyduğuna göre, bu iki güç hiçbir zaman yok olmayacaktır. Bu neden böyledir? Muhabbetin karşılıklı olmasından... Allah, her şeyi sevgiden yarattığına ve sevgi de karşılıklı olduğuna göre, sevenin karşısında daima bir sevilen, cemalin karşısında daima bir celal olacaktır. Bu zıtlık her zaman birbirini takip edecektir. Tıpkı her harbin sonunda bir sulh, her yokuşun sonunda<br />bir iniş oluşu gibi..."<br /><br />çok teşekkür ederim...Kaptan Zorhttps://www.blogger.com/profile/04384639307242521516noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-2560338053305975532.post-78048834022624716412010-10-26T18:41:20.567+03:002010-10-26T18:41:20.567+03:00Paylaşımınız için teşekkür ederim. Acizane bu faki...Paylaşımınız için teşekkür ederim. Acizane bu fakir bir kaç cümlede eklemek ister, çorba da tuz misali: <br />On sekiz bin âlemin birleştiği, kesiştiği noktayız. Hem Rabbaniyeti(tanrılığı), şeytaniyeti, melekiyeti, hayvaniyeti, nabatiyeti hem de cemadiyeti(katılığı maddeliği) içinde barındıranız. İşte tüm kâinat zaten bunlardan ibaret olduğu için “Ben yere göğe sığmadım, mü’min kulumun kalbine sığdım” lütfüne mazharız. Tüm kâinatı yaradan Allah bu kalbe sığabiliyorsa, bu âlemde en büyük tecellisi, tezahürü olan ancak âdem aynasında gerçekleşiyorsa tüm kâinatın kıblesi insandır. Bazı tasavvuf büyüklerine göre Allah meleklere "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım." dediğinde... (ila ahirihi)hükmü gereğince "halife" den murat "aynadır" denir. Yani kıdem aynasıdır. şöyle ki;<br /><br />alıntıdır.<br />"Allah’ın adem (kâinat) ve kıdem (insan) aynası olmak üzere<br />iki tür aynası olduğunu ve O’nun kendini kıdem aynasında görebildiğini, yani O’nu ancak kıdem aynasının gösterebildiğini,<br />kıdem aynasının da kendini adem aynasına yansıtmış olduğunu<br />evvelce anlatmıştık. Bu durumu izah için de “Kalbin aksi kâinat / Kalp içinde sırr-ı Zât” demiştik. Çünkü, Allah kendini adem aynası olan kâinatta görmek isteseydi, o zaman insanı yaratmasına gerek kalmazdı. Bunu istemediği içindir ki tüm cansız ve canlı dediğimiz yaratıklarıyla önce kâinatı yaratmış, sonra da ondakileri insanda toplamıştır. Onun için insan dışındaki<br />tüm yaratıklar ademde, boşlukta veya yokluktadır ve Allah’a<br />ayna olmaktan uzaktır. O’na ayna olan ve O’nun varlığını bildiren, kıdem aynası denen insandır. “Kâinat sevgiden yaratılmıştır”<br />cümlesiyle özetlenmiş anlam budur. Burada bahsedilen<br />insanın, karanlıktan tamamen kurtulmuş olan gerçek insan,<br />yani insan-ı kâmil olduğunu tekrarlamaya herhalde hacet yoktur. Diğerleri de görünüşte insandır ama karanlıkta olduklarından,<br />bakanı göstermez, üzerlerine vuran görüntüyü yansıtmazlar.<br />Sevginin Allah’tayken kendinden kendine olduğunu, kendini<br />görmek isteyince “insan” adını verdiği bir ayna yarattığını, bu aynanın Muhammed’in nuru olduğunu ve daha sonra Mu-hammed olarak dünya âlemine geldiğini, gelmeden önce insanı ikiye ayırıp yarısına kadın, yarısına erkek dediğini, zuhur âleminin bu ikilikten meydana geldiğini ve bu iki kutbun birleşmesiyle<br />ortaya bir eser çıktığını evvelce anlatmıştık. Eser, görünen şeydir.<br />Kâinat ve canlıları dahil, her eserin oluşmasında bu iki zıt güce ihtiyaç vardır. Hüvezzahir esması bu iki zıt güce ihtiyaç duyduğuna göre, bu iki güç hiçbir zaman yok olmayacaktır. Bu neden böyledir? Muhabbetin karşılıklı olmasından... Allah, her şeyi sevgiden yarattığına ve sevgi de karşılıklı olduğuna göre, sevenin karşısında daima bir sevilen, cemalin karşısında daima bir celal olacaktır. Bu zıtlık her zaman birbirini takip edecektir. Tıpkı her harbin sonunda bir sulh, her yokuşun sonunda<br />bir iniş oluşu gibi..."<br /><br />çok teşekkür ederim...Kaptan Zorhttps://www.blogger.com/profile/04384639307242521516noreply@blogger.com